Sedat Kadiroğulları
Köşe Yazarı
Sedat Kadiroğulları
 

Mükemmel Yaratılış

Saptırmayı dilediğinin de göğsünü öylesine dar ve sıkıntılı kılar ki, o göğe yükseliyormuş gibi olur.  Enam Süresi   Bu ayette, bazı ruhsal durumlardan dolayı göğsünde darlık ve sıkıntı oluşan kişi, gökyüzüne doğru yükselmekte olduğu için göğsünde darlık ve sıkıntı hisseden kişiye benzetilir. Gerçekten de gökyüzüne doğru yükseldikçe, Atmosfer basıncı azalmakta ve kan, basınçla damarları ve kalbi zorlamaktadır. Ayrıca yukarı çıkıldıkça azalan oksijen nefes alma güçlüğü doğurur ve göğsümüzün içindeki akciğerlerde sıkıntı ve daralma hissedilir. Bu darlık ve sıkıntı gökyüzüne yükseldikçe artar ve sonunda yaşamın mümkün olmadığı noktaya gelinir.   Peygamberimiz’in yaşadığı dönemde insanlar balonla veya uçakla gökyüzüne yükselmediler. Toriçelli’nin basıncın ilk ölçümlerini 1643 yılında gerçekleştirdiğini düşünürsek, bu dönemde basıncın azalmasıyla ilgili bir bilgiden söz etmek de mümkün değildir. Ayrıca o dönemde kan dolaşımı ve akciğerler hakkında ciddi bir bilginin varlığından da söz edilemez.   Peygamberimiz’in yaşadığı dönemde insanların dağlara çıktığı ve dağların tepelerinde nefes alma zorluğuna kısmen tanık oldukları düşünülebilir. Fakat ayette dağların tepesine çıkınca göğsün dar ve sıkıntılı olmasından değil, gökyüzüne çıkıldıkça oluşan bir süreçten bahsedilmektedir. Dağların tepesinde göğsünün sıkıştığına kısmen tanık olan kişi bu durumu deniz seviyesinden gittikçe göğe doğru yükselmesine değil de bir dağın üstüne çıkmış olmasına da bağlayabilir. Göğe yükselme ifadesi dağa çıkmanın çok üzerinde mesafeleri kapsayan bir ifadedir. Bu ifadenin doğrulanması için bu mesafenin aşılması gerekmektedir.   YAŞAMIMIZA UYGUN YARATILAN BASINÇ VE OKSİJEN Deniz seviyesinden 3000 metreye kadar oksijen ve basınç oranı insanın fizyolojik faaliyetlerini rahatça yürüteceği seviyededir. 3000 metre ile 5000 metre arası gibi mesafelerde nefes almanın zorluğu ve kan basıncının artışı hissedilir. 7500 metreye gelindiğinde dokular ciddi şekilde oksijen eksikliği hisseder ve basınç düşmesinin dolaşım sistemine verdiği rahatsızlık hissedilir. Bu mesafenin üzerine çıkıldığında kişi bilincini yitirir; dolaşım, solunum, sinir sistemleri görevlerini yapamaz hale gelmeye başlar.   Basınç değişiklikleri dolaşım sistemini doğrudan etkiler, atardamar ve toplardamar basınçlarını artırır. Beden boşluklarındaki gazların dengesi, kandaki ve dokulardaki gazların (özellikle azotun) dağılımı bozulur. Basınç değişikliğinin doğrudan mekanik etkisi ise damar sertliği olan kişilerde damar yırtılmalarıyla ortaya çıkar. Gaz hacimlerindeki değişikliklerin yol açtığı olaylar da şöyle sıralanabilir: Orta kulak boşluğundaki hava değişikliklerine bağlı olarak, kulak zarı yırtıkları, orta kulak iltihabı, yüzdeki sinüslerde bulunan havaya bağlı olarak sinüs iltihapları, diş boşluklarındaki (çürük ya da dolgu) havaya bağlı olarak diş ağrıları ve sindirim sistemindeki havanın dış ortama atılma güçlüklerinin yol açtığı karın ağrıları…   Görüldüğü gibi, insanın biyolojik yapısıyla, oksijenin yeryüzünden gökyüzüne doğru belirlenmiş oranı, Atmosfer’in yeryüzünden gökyüzüne doğru ayarlanmış basıncı, mükemmel bir düzenlemeyle yaratılmıştır.   Bu uyum sayesinde nefes almamız ve kan dolaşımımız rahatça mümkün olur. Prof. Michael Denton bu konu hakkında şu yorumu yapar: “Eğer havanın yoğunluğu biraz daha fazla olsaydı, hava direnci çok büyük oranlara çıkacaktı ve hava soluyan bir canlıya ihtiyaç duyduğu oksijen oranını sağlayacak bir solunum sistemi tasarlamak imkansız hale gelecekti…   Muhtemel Atmosfer basınçları ile muhtemel oksijen oranlarını karşılaştırarak hayat için uygun bir sayısal değer aradığımızda, çok sınırlı bir aralıkla karşılaşırız. Hayat için gerekli olan birçok şartın hepsinin bu küçük aralıkta gerçekleşmesi ve Atmosfer’in de bu aralıkta olması elbette ki çok mükemmel bir uyumdur.”   Kuran ayetinin göğe yükselenin göğsünün dar ve sıkıntılı olmasıyla ilgili yaptığı benzetme Allah’ın Kitabı’nın bir mucizesidir. Bu mucizeyi incelerken Evren’de karşımıza çıkan Atmosfer’in basıncıyla, oksijeniyle mükemmel yaratılışı ve bu yaratılışların bizim biyolojik yapımıza uygunluğu ise Allah’ın yaratışlarındaki mükemmelliklerinin örnekleridir.   Namazı kılın ve duayı yerine getirin. Yaratan Yüce Allah'tan sakının! diye emrolunduk. Huzurunda haşrolunacağınız Yaratan Yüce Allah'tır. Enam Süresi   Her şeyin doğrusunu Yanlız Yaratan Yüce Allah bilir !
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2019 - Pazartesi
Sedat Kadiroğulları

Mükemmel Yaratılış

Saptırmayı dilediğinin de göğsünü öylesine dar ve sıkıntılı kılar ki, o göğe yükseliyormuş gibi olur. 
Enam Süresi

 

Bu ayette, bazı ruhsal durumlardan dolayı göğsünde darlık ve sıkıntı oluşan kişi, gökyüzüne doğru yükselmekte olduğu için göğsünde darlık ve sıkıntı hisseden kişiye benzetilir.

Gerçekten de gökyüzüne doğru yükseldikçe, Atmosfer basıncı azalmakta ve kan, basınçla damarları ve kalbi zorlamaktadır. Ayrıca yukarı çıkıldıkça azalan oksijen nefes alma güçlüğü doğurur ve göğsümüzün içindeki akciğerlerde sıkıntı ve daralma hissedilir. Bu darlık ve sıkıntı gökyüzüne yükseldikçe artar ve sonunda yaşamın mümkün olmadığı noktaya gelinir.

 

Peygamberimiz’in yaşadığı dönemde insanlar balonla veya uçakla gökyüzüne yükselmediler. Toriçelli’nin basıncın ilk ölçümlerini 1643 yılında gerçekleştirdiğini düşünürsek, bu dönemde basıncın azalmasıyla ilgili bir bilgiden söz etmek de mümkün değildir. Ayrıca o dönemde kan dolaşımı ve akciğerler hakkında ciddi bir bilginin varlığından da söz edilemez.

 

Peygamberimiz’in yaşadığı dönemde insanların dağlara çıktığı ve dağların tepelerinde nefes alma zorluğuna kısmen tanık oldukları düşünülebilir. Fakat ayette dağların tepesine çıkınca göğsün dar ve sıkıntılı olmasından değil, gökyüzüne çıkıldıkça oluşan bir süreçten bahsedilmektedir. Dağların tepesinde göğsünün sıkıştığına kısmen tanık olan kişi bu durumu deniz seviyesinden gittikçe göğe doğru yükselmesine değil de bir dağın üstüne çıkmış olmasına da bağlayabilir. Göğe yükselme ifadesi dağa çıkmanın çok üzerinde mesafeleri kapsayan bir ifadedir. Bu ifadenin doğrulanması için bu mesafenin aşılması gerekmektedir.

 

YAŞAMIMIZA UYGUN YARATILAN BASINÇ VE OKSİJEN
Deniz seviyesinden 3000 metreye kadar oksijen ve basınç oranı insanın fizyolojik faaliyetlerini rahatça yürüteceği seviyededir. 3000 metre ile 5000 metre arası gibi mesafelerde nefes almanın zorluğu ve kan basıncının artışı hissedilir. 7500 metreye gelindiğinde dokular ciddi şekilde oksijen eksikliği hisseder ve basınç düşmesinin dolaşım sistemine verdiği rahatsızlık hissedilir. Bu mesafenin üzerine çıkıldığında kişi bilincini yitirir; dolaşım, solunum, sinir sistemleri görevlerini yapamaz hale gelmeye başlar.

 

Basınç değişiklikleri dolaşım sistemini doğrudan etkiler, atardamar ve toplardamar basınçlarını artırır. Beden boşluklarındaki gazların dengesi, kandaki ve dokulardaki gazların (özellikle azotun) dağılımı bozulur. Basınç değişikliğinin doğrudan mekanik etkisi ise damar sertliği olan kişilerde damar yırtılmalarıyla ortaya çıkar. Gaz hacimlerindeki değişikliklerin yol açtığı olaylar da şöyle sıralanabilir: Orta kulak boşluğundaki hava değişikliklerine bağlı olarak, kulak zarı yırtıkları, orta kulak iltihabı, yüzdeki sinüslerde bulunan havaya bağlı olarak sinüs iltihapları, diş boşluklarındaki (çürük ya da dolgu) havaya bağlı olarak diş ağrıları ve sindirim sistemindeki havanın dış ortama atılma güçlüklerinin yol açtığı karın ağrıları…

 

Görüldüğü gibi, insanın biyolojik yapısıyla, oksijenin yeryüzünden gökyüzüne doğru belirlenmiş oranı, Atmosfer’in yeryüzünden gökyüzüne doğru ayarlanmış basıncı, mükemmel bir düzenlemeyle yaratılmıştır.

 

Bu uyum sayesinde nefes almamız ve kan dolaşımımız rahatça mümkün olur. Prof. Michael Denton bu konu hakkında şu yorumu yapar: “Eğer havanın yoğunluğu biraz daha fazla olsaydı, hava direnci çok büyük oranlara çıkacaktı ve hava soluyan bir canlıya ihtiyaç duyduğu oksijen oranını sağlayacak bir solunum sistemi tasarlamak imkansız hale gelecekti…

 

Muhtemel Atmosfer basınçları ile muhtemel oksijen oranlarını karşılaştırarak hayat için uygun bir sayısal değer aradığımızda, çok sınırlı bir aralıkla karşılaşırız. Hayat için gerekli olan birçok şartın hepsinin bu küçük aralıkta gerçekleşmesi ve Atmosfer’in de bu aralıkta olması elbette ki çok mükemmel bir uyumdur.”

 

Kuran ayetinin göğe yükselenin göğsünün dar ve sıkıntılı olmasıyla ilgili yaptığı benzetme Allah’ın Kitabı’nın bir mucizesidir. Bu mucizeyi incelerken Evren’de karşımıza çıkan Atmosfer’in basıncıyla, oksijeniyle mükemmel yaratılışı ve bu yaratılışların bizim biyolojik yapımıza uygunluğu ise Allah’ın yaratışlarındaki mükemmelliklerinin örnekleridir.

 

Namazı kılın ve duayı yerine getirin.
Yaratan Yüce Allah'tan sakının! diye emrolunduk.
Huzurunda haşrolunacağınız Yaratan Yüce Allah'tır.
Enam Süresi

 

Her şeyin doğrusunu Yanlız Yaratan Yüce Allah bilir !

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.