Emin Pazarcı
Köşe Yazarı
Emin Pazarcı
 

Üstüne Alan Alsın

Allah rahmet eylesin. Kendisine birkaç defa durakta ben de rastlamıştım. Bir sendikanın başkanıydı. Ama makam aracı yoktu. İşe gidip gelirken bizler gibi O da otobüs kullanırdı. Hak-İş'i böyle büyüttü! Necati Çelik, yıllar sonra Çalışma Bakanlığı yaptı. O dönemde de son derece mütevazı davrandı. Karadenizli siyasetçi Fahrettin Kurt, ANAP döneminde Enerji Bakanıydı. Eşi belediye otobüsüne binerdi. Hiç unutmuyorum, haberini de ben yapmıştım. Bizden biriydi o. Bugün pek çok kişi gibi benim eşim de işe gidip gelirken dolmuş ve toplu taşım araçları kullanıyor. Biz bunları da gördük, taban tabana zıt örneklerini de... 1999'da Türk-İş Genel Başkanı Şemsi Denizer'in lüks Jaguar'ı hayli tepki çekmişti. Olay ve aracın fotoğrafları, günlerce gazete sayfalarını süslemişti. Denizer'in kız kardeşi Şennur Sarıbaş'ın şu sözleri de yaşananlara damga vurmuştu: "Memleketin tek hırsızı Şemsi Denizer değil." Savunmak için mi, yermek için mi sarf edildi, bilemiyorum. Ama bu sözler söylendi. Açın interneti bakın: Kim için neler yazılmış, arkalarında neler kalmış, görürsünüz. *** Rahmetli Osman Bölükbaşı, bir dönem Türkiye'nin en renkli siyasetçilerinden biriydi. çok iyi hatip ve hazırcevap bir kişilikti. MP, CMP, CKMP4nin kurucu genel başkanı ve milletvekiliydi. Evine de dolmuşla gidip gelirdi. Bir gün AP eski bakanlarından Ali Naili Erdem'le birlikte O'nu Güvenpark'taki durakta sırada beklerken gören Haymanalı bir dolmuş şoförü, "Sayın Bölükbaşı, siz de mi dolmuşa biniyorsunuz?" diye sorunca cevabı yapıştırdı: -Bak evlat, bazıları cebini doldurur, bizim gibiler de dolmuşları doldurur! Bülent Ecevit'i de yakından tanıdım ben. DSP'nin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıydı. Yerli makam aracı kullanır ve Türk Malı sigara içerdi. Evine gittiğimizde çayları Rahşan Hanım doldurur, servisini kendisi yapardı. Misafirlerini kapıda karşılar, kapıya kadar da uğurlardı. Ecevit'le Başbakanlığı döneminde defalarca telefonda konuştum. Nezaket sahibi bir insandı. Sekreter kullanmazdı, insanları direkt kendisi arardı. Şimdi bakıyorum da bazı basın müşavirleri bile bizi sekreterlerine aratıyorlar. Üstüne bir de bağlantı yapılana kadar müzik dinletiyorlar. Bu nezaketsizlik ve kibirliliğe teslim olmuyor, telefonu kapatıyorum tabii. *** Sözüm, vatandaşından bürokrata, muhalefetten iktidara, sivil toplum örgütü yöneticilerinden diğer bilumum makam sahiplerine, herkese... Neydik, ne olduk biz? Ne kadar çok başımız döndü, nerelere evrildik? Niye böylesine değiştik? Dün "ayıp" denilen ve eleştirilen davranışlara niçin bu kadar özeniriz? Kimse kimseyi suçlamasın. Açın sosyal medyaya bir bakın. "Al birini vur ötekine" denilecek o kadar çok kötü örnekle karşı karşıyayız ki! Sanırım hep birlikte, toplum olarak silkinmemiz gerekiyor. Dedim ya kimse kimseyi suçlamasın, herkes kendine baksın ve çeki-düzen versin!
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2024 - Çarşamba
Emin Pazarcı

Üstüne Alan Alsın

Allah rahmet eylesin. Kendisine birkaç defa durakta ben de rastlamıştım. Bir sendikanın başkanıydı. Ama makam aracı yoktu. İşe gidip gelirken bizler gibi O da otobüs kullanırdı. Hak-İş'i böyle büyüttü! Necati Çelik, yıllar sonra Çalışma Bakanlığı yaptı. O dönemde de son derece mütevazı davrandı.

Karadenizli siyasetçi Fahrettin Kurt, ANAP döneminde Enerji Bakanıydı. Eşi belediye otobüsüne binerdi. Hiç unutmuyorum, haberini de ben yapmıştım. Bizden biriydi o. Bugün pek çok kişi gibi benim eşim de işe gidip gelirken dolmuş ve toplu taşım araçları kullanıyor.

Biz bunları da gördük, taban tabana zıt örneklerini de...

1999'da Türk-İş Genel Başkanı Şemsi Denizer'in lüks Jaguar'ı hayli tepki çekmişti. Olay ve aracın fotoğrafları, günlerce gazete sayfalarını süslemişti. Denizer'in kız kardeşi Şennur Sarıbaş'ın şu sözleri de yaşananlara damga vurmuştu:

"Memleketin tek hırsızı Şemsi Denizer değil."

Savunmak için mi, yermek için mi sarf edildi, bilemiyorum. Ama bu sözler söylendi. Açın interneti bakın: Kim için neler yazılmış, arkalarında neler kalmış, görürsünüz.

***
Rahmetli Osman Bölükbaşı, bir dönem Türkiye'nin en renkli siyasetçilerinden biriydi. çok iyi hatip ve hazırcevap bir kişilikti. MP, CMP, CKMP4nin kurucu genel başkanı ve milletvekiliydi.

Evine de dolmuşla gidip gelirdi. Bir gün AP eski bakanlarından Ali Naili Erdem'le birlikte O'nu Güvenpark'taki durakta sırada beklerken gören Haymanalı bir dolmuş şoförü, "Sayın Bölükbaşı, siz de mi dolmuşa biniyorsunuz?" diye sorunca cevabı yapıştırdı:

-Bak evlat, bazıları cebini doldurur, bizim gibiler de dolmuşları doldurur!

Bülent Ecevit'i de yakından tanıdım ben. DSP'nin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıydı. Yerli makam aracı kullanır ve Türk Malı sigara içerdi. Evine gittiğimizde çayları Rahşan Hanım doldurur, servisini kendisi yapardı. Misafirlerini kapıda karşılar, kapıya kadar da uğurlardı.

Ecevit'le Başbakanlığı döneminde defalarca telefonda konuştum. Nezaket sahibi bir insandı. Sekreter kullanmazdı, insanları direkt kendisi arardı.

Şimdi bakıyorum da bazı basın müşavirleri bile bizi sekreterlerine aratıyorlar. Üstüne bir de bağlantı yapılana kadar müzik dinletiyorlar.

Bu nezaketsizlik ve kibirliliğe teslim olmuyor, telefonu kapatıyorum tabii.

***
Sözüm, vatandaşından bürokrata, muhalefetten iktidara, sivil toplum örgütü yöneticilerinden diğer bilumum makam sahiplerine, herkese...

Neydik, ne olduk biz?

Ne kadar çok başımız döndü, nerelere evrildik?

Niye böylesine değiştik?

Dün "ayıp" denilen ve eleştirilen davranışlara niçin bu kadar özeniriz?

Kimse kimseyi suçlamasın. Açın sosyal medyaya bir bakın. "Al birini vur ötekine" denilecek o kadar çok kötü örnekle karşı karşıyayız ki! Sanırım hep birlikte, toplum olarak silkinmemiz gerekiyor.

Dedim ya kimse kimseyi suçlamasın, herkes kendine baksın ve çeki-düzen versin!

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.