92. Bakara - Sığır Suresi

1.Elif, Lâm, Mîm.
 

2.Kuran-ı Kerim'de kuşku, çelişki, ve tutarsızlık yoktur.
 

3.Kuran-ı Kerim siz kullara verilen bir yaşam kılavuzudur.


4.Kuran-ı okuyun ve Yaratan Allah'tan sakının


5.Yaratan Yüce Allah'a inananlar:  Namazı, Duayı yerine getirenlerdir.
Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarını ortak eden paylaşanlardır.


6.Hem sana emredilene hem de senden önceki yaratılana emredilene inanan ve bu emirlere uyanlar ve ahireti gereğince kavrayıp anlayanlar yine onlardır.
İşte bunlardır Yaratan Yüce Allah'ın doğruluğuna ve varlığına inanan.
İşte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
 

7.Şu bir gerçek ki, o küfre batmış olanları sen uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır; ve asla Yaratan Yüce Allah'a inanmazlar.
Allah onların Kalplerinin ve Kulaklarının üzerine mühür basmıştır.
Onların kafa gözleri üstünde de bir perde vardır.
Onlar için korkunç bir azap ön görülmüştür.
 

8.İnsanlar içinden bazıları vardır, Allah'a ve âhiret gününe inandık!derler ama onlar inanmış değillerdir. Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler.
Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını  aldatmıyorlar ama ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.
 

9.Onların kalplerinde bir hastalık vardır.
Yaratan Yüce Allah onları hastalık yönünden daha ileri götürmüştür ve onlar için, yalancılık etmiş olmaları yüzünden acıklı bir azap öngörülmüştür.
Onlara, Yeryüzünde bozgun çıkarmayın dendiğinde, Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz demişlerdir. Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir. Fakat onlar bunun bilincinde değiller.


10.Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir, fakat kendileri bunu bilmiyor.
 

11.Bunlar iman etmiş olanlarla yüzyüze geldiklerinde, "İman ettik" derler.
Kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarına ise söyledikleri şudur: Hiç kuşkunuz olmasın biz sizinleyiz. Gerçek olan şu ki, biz alay edip duran kişileriz.
Aslında Yaratan Yüce Allah onlarla alay ediyor ve onları, kendi azgınlıkları içinde bocalar bir halde cehenneme doğru sürüklüyor.
 

12.İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri onlara hiçbir kazanç sağlamadı ve bir yol ve yordama girebilmiş de değillerdir. Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi o ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Yaratan Yüce Allah onların ışığını yok etti ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler. Sağırdırlar, Dilsizdirler, Kördürler ve onlar artık dönmezler.


13.Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar, gök gürlemesi, ve şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar.


14.Yaratan Yüce Allah Komutan'dır, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.
Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp götürecek.
Şimşek kendilerine her aydınlık sunduğunda, o sağlanan ışık ile yürürler.
Üzerlerine karanlık binince çakılıp oldukları yerde kalırlar.
Eğer Yaratan Yüce Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürür ve yok ederdi. Çünkü Yartatan Yüce Allah her şeye hükmeder ve her şeyi iyi bilir.
 

15.Ey insanlar, sizi de sizden öncekileri de, sizden sonrakileri'de yaratan ve yaratacak terbiye ve disiplin eden ve edecek olan yanlız ve tek Yaratan Yüce Allah'a  ibadet edin ki, korunabilesiniz.


16.O Yaratan Yüce Allah' ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı.
Gökten sizlere tatlı bir su indirdi ve o tatlı suyla sizin için yeryüzünde çeşit, çeşit Meyveler ve Ürünlerden rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Yaratan Yüce Allah’a ortaklar koşmayın.


17.Eğer kulumuza indirdiklerimizden kuşku içindeyseniz ve eğer doğru sözlü kişilerseniz hadi o verdiklerimizin bir benzerinden bir süre siz getirin , ve Yaratan Yüce Allah dışındaki destekçilerinizi ve tanıklarınızı da yanınıza çağırın. Eğer yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız küfre sapanlar için hazırlamış olan yakıtı insan ve taştan olan o cehennemin ateşinden korkun .
 

18.Yaratan Yüce Allah'a inanıp 'Hayra ve Barışa yönelik işler yapanlara şunu müjdele: Kendileri için, altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlar ki herhangi bir meyveden bir rızık olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle dileyeceklerdir: İşte bu, daha önce rızıklandırıldığımız şey.
Bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti.
Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır ve onlar orada sürekli kalacaklardır.
 

19.Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki o, Rablerinden bir gerçektir. Küfre sapmışlar ise şöyle derler: Allah, bunu örnek vermekle ne demek istedi.
 

20.Allah o örnekle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da doğruya ve güzele kılavuzlar.
Allah onunla yoldan çıkmışlardan başkasını saptırmaz.
Onlar ki, Yaratan Yüce Allah'a verdikleri sözden, sonra cayarlar Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.
 

21.Yaratan Yüce Allah'ı nasıl olurda inkar ve nankörlük edersiniz?
Siz ölülerdiniz Yaratan Yüce Allah sizi diriltti.
Yaratan Yüce Allah sizi yine öldürecek
Yaratan Yüce Allah sonra yine sizi diriltecektir.
Sonunda mutlak Yaratanınız olan Yüce Allah'a döndürüleceksiniz.
 

22.Yaratan Yüce Allah yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı.
Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi.
Allah alîm'dir, her şeyi çok iyi bilir.
 

23.Bir zamanlar Rabbin Allah meleklere: Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım. demişti de melekler şöyle konuşmuşlardı: Orada bozgunculuk edecek, kan dökecek birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz. Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.


24.Yaratan Yüce Allah  ilk insan Âdem'e isimlerin tümünü öğretti.
Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz. Melekler dediler ki: Yücedir şanın senin, bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Yanlız sen Alîm'sin, ve her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin. Yaratan Yüce Allah buyurdu: Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını.
Âdem onlara onların adlarını söyleyince, Yaratan Yüce Allah şöyle buyurdu:
"Dememiş miydim ben size ben göklerin ve yerin bilinmeyeni en iyi bilen, sonsuz Alemim. Ben, sizin açığa vurduklarınızı da sakladıklarınızı da en iyi biçimde bilmekteyim."
 

25.O vakit ben meleklere,"Âdem'e secde edin" demiştim de İblis dışında tümü secde etmiş, iblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu. Ve Âdem'e şöyle buyurmuştum: İlk insan kulum Âdem sen ve eşin cennete yerleşin ve orada dilediğiniz yerde,bol bol yiyin, için ama sakın şu ağaca yaklaşmayın., yoksa zulme sapanlardan olursunuz. Bunun üzerine şeytan Adem ve Havva'nın  ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları cennetten çıkardı. Ben de şöyle buyurdum: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet ve bir yararlanma imkânı olacaktır.
Bunun üzerine ilk insan olan kulum Âdem, Yaratanı Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de Yaratan Yüce Allah’ına yöneldi af  dileyip tövbe etti. Yaratan Yüce Allah’ta kulu Adem’in tövbesini kabul etti. Gerçekten de Yaratan Allah, Affedicidir ve tövbeleri cömertçe kabul eder; esirger ve bağışlar, rahmetini de cömertçe yayar.
 

26.Hepiniz oradan aşağı inin dedim.
Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur ve onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
Nankörlüğe sapıp ayetlerimi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar cehennemde sürekli kalacaklardır.
 

27.Ey İsrailoğulları size lütfettiğim nimetimi hatırlayın ve bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size sözümde vefalı olayım ve de yalnız benden korkun.
 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın.
Yaratan Allah olan beni inkâr etmeyin.
Benim ayetlerimi ucuz bir bedel karşılığı satmayın.
Ve yalnız benden sakının.
 

28.Hakkı Yanlış, Saçmalık ve Tutarsızlıklarla kirletmeyin ve bildiğiniz halde gerçeği gizlemeyin. Namazı, Duayı yerine getirin, Zekâtı verin; Namazı kılanlarla birlikte Namazınızı kılın.
 

29.Kuran-ı Kerim'i okuyup durmaktasınız ve hala aklınızı kullanmayacakmısınız.
Ayrıca insanlara iyilik ile 'olgunluğu, dürüstlüğü emredip sonra öz benliklerinize olgunluğu ve dürüstlüğü emretmeyi unutuyor musunuz?


30.Hiç kuşkusuz  Kuran-ı Kerim kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. Namaza ve Duaya sarılarak Yaratan Yüce Allah'tan sabırla yardım dileyin.
Kuran-ı Kerim'i ürperti duyup anlayarak ve bilerek okuyup düşünenler,
Yaratan Allah'a kavuşacakları günü düşünürler ve bilirler ki mutlaka Yaratan Allah'a döneceklerdir.
 

31.Ey İsrailoğulları sizlere lütfettiğimi ve sizlere verdiğim nimetlerimi vede sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.  O malum mahşer gününden sakının ki, hiçbir benlik bir başka benliğin her hangi bir şeyi için karşılık ödeyemez ve hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez ve hiçbir benlikten fidyede alınmaz, onlara asla yardım da edilmez.
 

32.İsrailoğulları unutmayın ki sizi Firavun hanedanından kurtardım.
Hani, onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı.
Erkek çocuklarınızı boğazlıyor, kadınlarınıza hayasızca davranıp, kadınlarınızın rahimlerini yoklayıp sonra kadınlarınızı hayata salıyorlardı.
İşte bunda sizin için, Yaratanınız Yüce Allah'dan gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.
 

33.Hani, önünüzde denizi yarmış sizi kurtarmış, firavun hanedanını boğmuştum. Siz de bunu bakıp görüyordunuz. Peygamber Mûsa ile kırk gece için sözleşmiştim de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiş zulme sapmıştınız. Belki şükredersiniz diye bunun ardından da sizi yine affetmiştim..
İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle, Mûsa'ya Kitap'ı ve iyiyi kötüğü hakla bâtılı ayıran mesajı vermiştim. Hani, Mûsa, toplumuna demişti ki: Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi,yaratıcınıza, Bâri'inize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir ve Yüce Allah sizin tövbelerinizi kabul eder ve hiç kuşkusuz
Yaratan Allah, tövbelerinizi çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır.
 

34.Siz şunu da söylemiştiniz: Ey Mûsa biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız. Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı da siz bakıp duruyordunuz.
Sonra, ölümünüzün ardından sizi dirilttim, ki bana şükredebilesiniz.
Bulutları  üstünüze gölgelik yaptım ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdim
Rızık olarak size verdiklerim, en temizlerinden yiyin." dedim.
Onlar zulmü bana yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.


35.Şöyle demiştim: "Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin.
Kapıdan secde ederek girin ve 'Affet bizi!' deyin ki, hatalarınızı bağışlayayım.
Ben güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririm.
Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine ben, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdim.
 

36.Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de ben, "Değneğinle şu taşa vur!" demiştim ve taştan hemen oniki göz su fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti.
 

37.Allah'ın rızkından yiyin, için; ama yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştim. Siz şöyle demiştiniz: Ey Mûsa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız; Bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, Baklasından, Acurundan, Sarmısağından, Mercimeğinden, Soğanından çıkarıversin. Bunun üzerine Mûsa şöyle demişti: Siz daha aşağı bir nimete daha üstün bir nimetimi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır.
Ve üzerlerine Zillet, Eziklik ve Yoksulluk damgası vuruldu.
Allah'tan bir gazaba çarpıldılar.
Bu böyle oldu.
Çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor, sınır tanımıyor, azgınlık yapıyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı.
İsyan ettikleri için böyle oldu.
 

38.Şu bir gerçek ki, iman edenlerden,
Yahudilerden,
Hıristiyanlardan,
Sâbiîlerden
Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların,
Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır.
Onlar için korku yoktur, tasalanmayacaklardır.
 

39.Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştım:
Size verdiğimi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz.
Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz.
Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız
 

40.Yemin olsun, içinizden Cumartesi gününde azgınlık yapanları  siz bilirsiniz. Onlara şöyle dedim: Aşağılık maymunlar olun.
 

41.Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza,
Yaratan Yüce Allah'a inanan ve sakınanlar sahiplerine de bir öğüt yaptım.


42.Mûsa, toplumuna dedi ki: Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor.
Dediler ki: Sen bizimle alay mı ediyorsun?
Dedi ki: Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım.
Şöyle konuştular: Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!
Cevap verdi: Yaratan Yüce Allah diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe, ikisi arası bir inektir. Hadi size emredileni yapın!
Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın.
Cevap verdi: Yaratan Yüce Allah diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir seyredenlere mutluluk verir.
 

43.Şöyle  Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı.
Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız.
Cevap verdi peygamber, Mûsa: Yaratanınız Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz, salma hayvandır ve alaca yoktur onda. Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
 

44.Siz bir adam öldürmüştünüz de onunla ilgili olarak çekişip duruyordunuz.
Oysaki Allah, sizin sakladıklarınızı ortaya çıkaracaktı.
 Şöyle dedim: Kesilen ineğin bir parçasıyla öldürülen adama vurun.
Yaratan Yüce Allah işte böyle diriltir ölüleri.
Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işletebilesiniz.
Sonra bunun ardından kalpleriniz yine kaskatı kesildi.
Taş gibidir o. Belki daha da katıdır.
Taşların bazıları var ki, ondan ırmaklar fışkırır.
Bazıları var ki, çatır çatır yarılır da içinden su çıkar.
Öylesi var ki, Allah korkusundan aşağılara düşer.
Yaratan Yüce Allah, yapıp durduklarınızdan sorumlu değildir.
Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz?
Bunların içlerinden bir fırka vardır ki, Yaratan Yüce Allah'ın kelamını dinliyorlar. Sonra onu, akletmelerinin ardından, bilip durdukları halde tahrif edip bozuyorlar.
 

45.İnanmış olanlarla karşılaştıklarında, "İnandık!" derler.
Başbaşa kaldıklarında ise şöyle konuşurlar: Allah'ın size açtığını, Rabbiniz katında sizinle tartışmada kanıt yapsınlar diye onlara söylüyor musunuz?
Aklınızı işletmeyecek misiniz?
Bilmezler mi ki, Yaratan Yüce Allah onların sakladıklarını da açıklarını da çok iyi bilmektedir.
 

46.Kuran-ı Kerim'i bilmez cahiller Kuranı anlamını bilmeden sadece okur, uydurmaları hayalleri ve kuruntularına uyar, ve onlar yalnız sanıya ve hayale saplanıp kalırlar.
 

47.Yazıklar olsun o kişilere ki,
Kitap'ı kendi elleriyle uydurup yazarlar, sonra onu basit bir karşılık ile satıp, İşte bu, Allah katındandır derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları
ve  kazancları yüzünden!


48,Dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır.
De ki: Yaratan Yüce Allah, verdiği söze asla ters düşmez.
Siz yoksa Yaratan Yüce Allah'tan bir sözmü aldınız!
Sizler yoksa Yaratan Yüce Allah'a iftira ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?


49.İş onların sandığı gibi değil!
Kötülük ve çirkinlik suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar.
Sürekli kalacaklardır ateşin içinde.
 

50.Yaratan Yüce Allah’a inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar ise cennetin dostudurlar. Onlar da cennet içinde sürekli kalacaklardır.


51.İsrailoğullarından şöyle bir söz de almıştım: Yaratan Yüce Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Anne, Babaya, Akrabaya, Yetimlere ve Yoksullara iyilik ve güzellikle davranın., insanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Namazı, Duayı yerine getirin ve Zekâtı verin.


52.Bütün bu emirlerden sonra sizin, pek azınız müstesna, bu emirlere sırt çevirdiniz.
Ve hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz.
 

53.Sizden şu sözü de almıştım: Birbirinizin kanlarını dökmeyecek, birbirlerinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız. Sizlerde bunu kabul etmiştiniz.
Hâlâ da buna tanıklarsınız.
 

54.Bütün bunlardan sonra siz şöyle insanlarsınız: Birbirinizi hala öldürüyor, içinizden bir zümreyi de yurtlarından çıkarıyorsunuz.
Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz.
Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde.
Esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz.
Şimdi siz Kuran-ı Kerim'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir.
Kıyamet gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir.
Yaratan Yüce Allah, yapmakta olduklarınızın hepsinden haberi vardır
İşte bunlar, âhiret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir.
Onların üzerindeki azap, hafifletilmeyecek, hiçbir şekilde onlara yardım da edilmeyecektir.


55.Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdim.
Musa Peygamberin arkasından da yeni resuller gönderdim.
Meryem oğlu İsa'ya da açık ve seçik deliller verdim vede kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdim. Bir resulün size,nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslayıp bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz.
Kalplerimiz kabuk tutmuştu dediler. Hayır, öyle değil!
Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir.
Onların çok az bir kısmı iman eder.
 

56.Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine Allah katından bir kitap geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkâr ettiler.
Yaratan Yüce Allah'ın laneti, küfre sapanların üstüne olsun!
Allah'ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Yaratan Yüce Allah'ın söz verdiklerini inkâr etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar.
Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır.
 

57.Onlara, Allah'ın indirmiş olduğuna inanın denildiğinde şöyle konuşurlar: Biz, bize indirilene inanırız der ondan ötesini inkâr ederler. Oysaki o, kendilerinin yanındakini doğrulayıcı bir gerçektir. Onlara söyle 'Madem iman sahibiydiniz, neden daha önce Yaratan Yüce Allah'ın peygamberlerini niye öldürdünüz?
Yemin olsun ki, Peygamberim Mûsa size açık ve seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz.
Sizler zalimlersiniz.
 

58.Hani, sizden kesin söz almıştım da Tûr'u üzerinize kaldırmıştım. Size verdiğime kuvvetlice tutunun ve dinleyin demiştim. Şöyle demişlerdi: Dinledik ve isyan ettik. İnkârları yüzünden gönüllerine buzdağı içirildi. De ki: Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu! De ki: Allah katındaki âhiret yurdu diğer insanların değil de yalnız ve yalnız sizin ise, eğer doğru sözlü iseniz, hadi isteyin ölümü! Ellerinin önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir.
Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir.
Sen onları, insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun.
Şirke batanlardan bile...
Her biri bin yıl ömür sürsün ister.
Oysaki, uzun yaşaması onu azaptan uzaklaştıracak değildir.
Yaratan Yüce Allah, yapmakta olduklarını çok iyi görmektedir.


59.De ki: Kim Cebrail'e düşman kesilirse ki Cebrail, Yaratan Yüce Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayacı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak senin kalbinede indirmiştir.
 

60.Kim Yaratan Yüce Allah'a,
Yaratan Yüce Allah’ın meleklerine,
Yaratan Yüce Allah’ın Peygamberlerine,
Yaratan Yüce Allah’ın Cebrail'ine,
Yaratan Yüce Allah’ın Mikâil'ine düşman kesilirse,
Yaratan Yüce Allah da bu tür inkârcılara düşman kesilir.


61.Yemin olsun, ben sana açık ve seçik ayetler indirdim.
Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.
Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka ahdi kaldırıp atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları Yaratan Yüce Allah'a inanmazlar.
Yaratan Yüce Allah katından kendilerine, ellerinde bulunanı onaylayıcı bir peygamber geldiğinde, Kuran-ı  Kerim verilenlerden bazıları, Allah'ın Kuran-Kerim'i hiç bilmiyorlarmış gibi kaldırıp arkalarına attılar.
 

62.Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamış, ancak şeytanlar küfre sapmıştı ve insanlara büyüyü öğretiyorlardı.


63.Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek iki melik üzerine indirileni öğretiyorlardı.
Oysaki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı.
İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı.
Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler.
Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı.
Yemin olsun ki, onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Bir bilebilselerdi öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür!


64.Eğer onlar iman edip sakınsalar ve,keşke bilebilselerdi.
Yaratan Yüce Allah katından bir sevap elbette daha kıymetli olurdu.
 

65.Yaratan Yüce Allah’a inanan kullar!
"Bizi gözet!" demeyin, bize bak!" deyin
"Bizi davar gibi güt!" diye konuşmayın, bize bak" diye konuşun ve dinleyin.
Kâfirler için korkunç bir azap vardır.
 

66.Kuran ilmi yapan ve bilenler küfre sapanlarıyla günahkar olanlar, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine verir.
Yaratan Yüce Allah, büyük lütfun sahibidir.
 

67.Ben bir ayeti siler, unutturur veya ertelersem ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririm.


68.Yaratan Yüce Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?
Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı  yalnız  Allah'ındır.
Yaratan Yüce Allah'tan başka sizlere bir velî bir yardımcı yoktur.
 

69.Yoksa siz de Peygamberinizde, daha önce Peygamber Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz? İmanı küfürle değiştirmeye kalkan, yolun dosdoğrusunu saptırmış olur.
 

70.Gerçek kendilerine ayan-beyan olduktan sonra; Kuran-ı Kerim ilmi yapanların birçoğu, benliklerindeki kıskançlık yüzünden, Yaratan Yüce Allah’a sizi kâfirler haline bir döndürebilseler diye yürekten istedi.
Allah, buyruğunu getirinceye değin affedin, hoşgörün.
Yaratan Yüce Allah, her şeye gücü yetendir.
 

71.Namazı ve duayı yerine getirin, zekâtı verin.
Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız.
Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek dediler. Bu, onların uydurma hayalleri anlamını bilmeden Kutsal kitapları okuyuşları  ve kuruntularıdır. De ki onlara: Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı.


72.İş onların sandığı gibi değil!
Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Yaratan Yüce Allah'a teslim ederse, Yaratan Yüce Allah katından ödülü vardır. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar.
 

73.Yahudiler: Hıristiyanlar hiçbir şey üzerinde değil dediler.
Hıristiyanlar da: Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil dediler.
Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar. İlimden nasibi olmayanlar da aynen onların sözleri gibi söz etti. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.
 

74.Yaratan Yüce Allah'ın mescitlerini, içlerinde Yaratan Yüce Allah’ın adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir. Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır. Âhirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür.
 

75.Doğu da batı da yalnız Allah'ındır.
O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır.
Allah Vâsi'dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.


76.Allah çocuk edindi. dediler. Hâşâ! Yaratan Yüce Allah Böyle bir şeyden arınmıştır ! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de sadece Allah'a aittir.
Bunların tümü Allah'ın önünde boyun bükmektedir.
 

77.Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak  yaratan edebi hayatın yaratanı olan
Yüce Allah, bir şeyin olmasına karar verdi mi ona sadece "Ol!" der o, oluverir.
Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti.


78.Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya. Onların kalpleri birbirine benzemiştir. Ben ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışımdır.
 

79.İnan olsun ki, ben seni hak üzere bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdim.
Sen, cehennem ehlinden soru ve cevaba çekilmeyeceksin
Sen cehennem yâranından sorumlu değilsin.


80.Sen onların öz milletlerine uymadıkça senden asla hoşnut olmaz.
De ki: Yaratan Yüce Allah'ın kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir.
İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan.,
Yaratan Yüce Allah katından ne bir dostun ne bir destekçin ne de bir yardımcın olmaz.
 

81.Kendilerine Kitap'ı verdiklerim onu, okunuşunun hakkını vererek okurlar. İşte onlar Kuran’a inanırlar. Kuran’ı inkâr edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların da kendileridir.
 

82.Ey İsrailoğulları: Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın.
Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım.
Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiçbir yardım göremeyecekleri o malum gün olan maşher gününden sakının!
 

83.Hani Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rabbimiz şöyle demişti: Seni insanlara önder yapacağım.  
İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Yaratan Yüce Allah: Benim ahdim zalimlere ulaşmaz." buyurdu.
 

84.Hatırla o zamanı ki, ben o evi insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptım. Siz de İbrahim'in makamından bir dua ve namaz yeri  edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi temizleyin!
 

85.İbrahim şöyle yakarmıştı: Rabbim! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah'a ve âhiret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızıklandır.
Rabbimiz dedi ki: Küfre sapanları az bir nimetle rızıklandırır, sonra da ateş azabına itiveriririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o!
 

86.İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin.
 

87.Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iyi müslüman olarak sen Yaratan Yüce Allah'a teslim olanlardan kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan müslüman bir ümmet oluştur.
Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et!
Sen, evet sen, Tevvâb'sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahîm'sin, rahmetini cömertçe yayarsın.


88.Rabbimiz içlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder.
Sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın.
 

89.Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir?  Yemin olsun ki ben onu dünyada seçip yüceltmiştim.
İbrahim elbette, âhirette’ barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır.
Rabbi ona, "Müslüman olup bana teslim ol dediğinde o şu cevabı vermişti: Ben âlemlerin Rabbi'ne teslim oldum.
 

90.İbrahim de Yakup ve oğullarına şunu vasiyet etti: Oğullarım Allah sizin için bu dini seçmiştir. O halde ancak müslümanlar olarak can verin. 
 

91.Yoksa siz, Yakub'a ölümün gelip çatışına tanıklar mıydınız?
Hani, oğullarına şunu sormuştu: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?
Cevapları şu olmuştu: "Senin ilahına, ataların İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ilahına, tek ve biricik olan ilaha kulluk edeceğiz; biz yalnız Allah’a teslim olanlarız.


92.İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler.
Kazandıkları kendilerinindir.
Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır.
Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
 

93.Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız., dediler.
De ki: Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. İbrahim, şirke bulaşanlardan değildi.
 

94.Şöyle deyin: Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız.
Biz yalnız Allah'a teslim olanlarız.
 

95.Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa, hiç kuşkusuz, iyiyi ve güzeli bulmuş olurlar; eğer sırt dönerlerse artık onlar parçalanmış olurlar.
Yaratan Yüce Allah en iyi işiten, en güzel bilendir .
Onlara karşı sana Yaratan Yüce Allah sana yeter
 

96.Allah'ın boyasını esas alın.
Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir!
Biz yalnız Allah'a kulluk ederiz.
Deki onlara: Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz?
Oysaki Allah hem bizim Rabbimizdir hem sizin Rabbinizdir.
Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size.
Biz yalnız Yaratan Yüce Allah'a gönül verenleriz.
Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı mı diyorsunuz? Söyle onlara: Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı? Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır.
Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
 

97.İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler.
Kazandıkları kendilerine.
Sizin kazandığınız da size.
Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız.
 

98.İnsanlar içinde bazı akılsızlar varki onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi? diyecekler. Sen onlara de ki: Doğu da, batı da Allah’ındır.
Yaratan Yüce Allah, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar.
 

99.İşte böyle, Ben sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptım. Ben, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdim ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayırayım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir.
Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
 

100.Ben senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyorum.
Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğim.
Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir.
Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün.
Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp
ettiklerinden habersiz değildir.
 

101.Yemin olsun, Kuran-ı Kerin okuyup Kuran’a uyana.Sen her türlü mucizeyi getirsen de onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine asla uymayacaksın. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar.Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman kesinlikle zalimlerden olursun.


102.Kendilerine kitap verdiklerim, onu öz oğullarını  tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği gizliyorlar.
Gerçek, Rabbinden gelir. O halde sakın kuşkuya düşenlerden olma!
 

103.Herkesin bir yönü vardır, ona döner.
O halde siz Yaratan Yüce Allah’a inananlar ‘ yardımlarınızla yarışın.
Nerede olursanız olun Yaratan Yüce Allah sizi bir araya getirecektir.
Yaratan Yüce Allah herşeye güç yetirendir.


104.Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür.
Bu, elbette Rabbinden gelen gerçektir.
Yaratan Yüce Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
 

105.Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a çevir.
Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun.
Yüzünüzü Mescid-i Haram'a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi  tamamlayayım.
Bu  sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır.
 

106.Nitekim size aranızdan bir resul göndermiştim; size ayetlerimi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti ve size, daha önce bilmediklerinizi öğretip ezberletiyor.
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana ama sakın nankörlük etmeyin!
 

107.Ey iman sahipleri!  Sabra ve namaza ve duaya sarılarak yardım dileyin.
Hiç kuşkunuz olmasın ki, Yaratan Yüce Allah sabredenlerle beraberdir.
Yaratan Yüce Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin.
Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olamazsınız.


108.Yemin olsun ki, sizi Korku, Açlık, Mallardan, Canlardan, Meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka  imtihan edeceğim. Sabreden kullarıma cenneti müjdele.
 

109.Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: Biz Yaratan Yüce Allah için sonunda Allah’a dönüp gideceğiz. İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var.
İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar.
 

110.Safa ile Merve Allah'ın belliklerindendir.
O evi hac veya umre ile ziyaret edenin onları tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur.


111.Kim içinden gelerek bir hayır işlerse Allah Şâkir'dir, teşekkür eder, Alîm'dir, en iyi biçimde her şeyi bilir. İndirdiğim açık ve seçik delillerle, kılavuz mesajı; ben onu Kitap'ta insanlara ayan ve beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder.
 

112.Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna.
İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim.
Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.
Ayetlerimi inkâr etmiş ve küfre batmış halde ölenlere gelince; Allah'ın ve meleklerin vede tüm insanların ilenci onlar üstünedir.
Sürekli o lanetin içindedirler.
Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
Sizin İlah'ınız Vâhid'dir, bir tek İlah'tır.
Allah’tan başka İlah yoktur .
Allah Rahman'dır
Allah Rahîm'dir.
 

113.Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, Rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler ve işaretler ve ibretler vardır.
 

114.İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah dışında bazı yaratılanları Allah'a eş tutarlar da onları Yaratan Yüce Allah'ı sevmiş gibi severler.


115.Yaratan Yüce Allah’a inanc  sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındır.
 

116.Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler keşke!


117.O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir.
Azabı gördüler artık, aralarındaki bağlar parçalanıp koptu.
İzleyenler şöyle demiştir: Ne olurdu bir kez daha imkân verilse de şunların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak ve böylece Yaratan Yüce Allah onlara, yapıp ettiklerini, kendilerine yönelmiş özleyişler olarak gösterir, ama artık onlar ateşten çıkamazlar.


118.Ey insanlar Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helal olmak şartıyla yiyin.
Şeytanın adımlarını izlemeyin, çünkü o size açık bir düşmandır.
Hiç kuşkusuz şeytan size
Kötülük,
Çirkinlik,
Düzensizlik,
Pislik emreder.
Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur.
 

119.Onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" dendiğinde: Hayır biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeylere uyarız derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler ne olacak.


120.O küfre sapanların durumu, Bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer.
Sağırdırlar,
Dilsizdirler,
Kördürler.
Bu yüzden akıllarını işletemezler onlar.
Ey iman sahipleri!
Size verdiğim rızıkların temizlerinden yiyin ve yalnız Yaratan Yüce Allah’a kulluk ibadet edin ve Yanlız
Yaratan Yüce Allah'a şükredin.
 

121.Yaratan Yüce Allah size’
Leşi,
Kanı,
Domuz etini,
Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır.
Zorda kalanın, sınırı aşmadan, şuna ve buna haksızlık ve tecavüze gitmeden haramı yemesinde kendisi için günah yoktur.
Yüce Allah çok affedici, çok merhametlidir.
 

122.Allah'ın kitaptan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar.
Kıyamet günü, Allah onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacaktır.
Onlar için korkunç bir azap vardır.
İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır.
Acaba ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar ?


123.Bu böyledir çünkü Yaratan Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’i  hak olarak indirmiştir.
Kuran-ı Kerim ile çekişmeye girenler, Kuran-ı Kerim den uzaklaştırıcı bir kopuşun tam içindedirler. Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz yardımlarınızda erginlik ve dürüstlük değildir.


124.Yardımda erginlik ve dürüstlük o kişinin hakkıdır.
Yaratan Yüce Allah'a, Ahiret gününe, Meleklere, Yaratan Yüce Allah’ın gönderdiği tüm kitaplarına ve Peygamberlerine inanın.
Akrabaya, Yetimlere, Çaresizlere, Yolda kalmışa, Yoksullara, Özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlar malını seve seve verip, Namazı ve Duayı yerine getirir ve zekâtını öder.


125.Böyleleri söz verdiklerinde anlaşmalarına sadıktırlar.
Bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar.
İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar.
İşte bunlardır Yaratan Yüce Allah’a tam inanan.

126.Ey iman edenler!
Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır.
Hür kişiye karşılık hür,
Köleye karşılık köle,
Dişiye karşılık dişi!
Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir.
İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir.
Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.
 

127.Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin için hayat vardır.
Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
İnanc sahipleri üstüne bir hak olarak, içinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayırlı mal bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur: Ana ve babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak.
 

128.Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir.
Yaratan Yüce Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.


129.Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur.
Yaratan Yüce Allah çok affedici, çok merhamet edicidir.


130.Ey iman sahipleri Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Oruç sayılı günlerden ibarettir.
Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı Oruç gün sayısınca başka günlerde tutun. Oruç’a zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır.
Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Oruç tutarsanız, sizin için daha hayırlıdır.
 

131.Ramazan ayı insanlara kılavuz dır.
İyi ve kötü ayrımıyla Yaratan Yüce Allah katından kanıtlar getiren Kur'an, Ramazan ayında indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin.
Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez.
Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Yaratan Yüce Allah'ı yüceltmenizi ister ve sizin de şükretmeniz umulmaktadır.
 

132.Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb'im, gerçekten çok yakınım.
Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm.
Hadi onlar da bana karşılık verip, bana inansınlar ki doğru ve iyiyi bulabilsinler.
 

133.Oruç gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşım size helal kılınmıştır.
Onlar sizin için giysidir ve eştir. Siz de onlar için giysisiniz ve eşsiniz.
Yaratan Yüce Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın Yaratan Yüce Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın.


134.Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde ibadet de bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın.
İşte bunlar Yaratan Yüce Allah'ın yasaklarıdır.
Bu yasaklanmışlara yaklaşmayın.
Yaratan Yüce Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.
 

135.Birbirinizin mallarını aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin.
Bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları mahkemelere vermeyin.


136.Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir. Hayırda erginlik ve dürüstlük evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin ve dürüst o kişidir ki, Yaratan Yüce Allah’ın kitap’ına sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin.
Yaratan Yüce Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
 

137.Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın.
Haksız yere saldırmayın, çarpışmada zulme sapmayın.
Çünkü Yaratan Yüce Allah, sınır tanımaz azgınları sevmez.
Onları yakaladığınız yerde öldürün;  Onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.


138.Fitne, Baskı ve Bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür.


139.Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün.
İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!
Eğer savaşı sona erdirirlerse Yaratan Yüce Allah çok affedici, çok merhametlidir.
 

140.Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.
 

141.Haram ay, haram aya karşılıktır.
Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır.
O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın.
Yaratan Yüce Allah'tan sakının ve bilin ki Yaratan Yüce Allah, sakınanlarla beraberdir.
 

142.Allah yolunda harcama yapıp, size verilen nimetleri paylaşın.
Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!
Güzel düşünüp güzel işler yapın!
Çünkü Yaratan Yüce Allah, güzellik sergileyenleri sever.
 

143.Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın.
Eğer engellenirseniz, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak şeklinde bağışta bulunmanın kolayınıza geleni yeterlidir.
Kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.
İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek Yaratan Yüce Allah'a yakınlık için Kâbe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin.


144.Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, esir veya köle âzatlamak, Kâbe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta bulunsun! Bağışta bulamayan oruç tutsun!
Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür.
Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir.
Yaratan Yüce Allah'tan sakının ve bilin ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
 

145.Hac, bilinen aylardadır.
Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak,
kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur.
İyilik olarak yaptığınızı Yaratan Yüce Allah bilir.


146.Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli Yaratan Yüce Allah’a inanmaktır.
Rabbinizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiçbir sakınca yoktur.
Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin.
Yaratan Yüce Allah’ın size gösterdiği gibi anın ve unutmayın: Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz. Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Yaratan Yüce Allah'tan af dileyin.
Çünkü Yaratan Yüce Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
 

147.Tıpkı atalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla.
Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Yaratan Yüce Allah'ı anın.
İnsanlardan bazısı şöyle der: Ey Rabbimiz, bize dünyada ver.
Böylesi için âhirette bir nasip yoktur.
Onlardan kimi de şöyle yakarır: Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver bizi ateş azabından koru. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
 

148.Yaratan Yüce Allah'ı sayılı günlerde anın.
Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur.
Kim de bunu geciktirir ve ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah'tan sakının ve bilin ki, siz Yaratan Yüce Allah'ın huzurunda bekletileceksiniz.
 

149.İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o, kalbindekine Yaratan Yüce Allah'ı tanık tutar.
Oysaki Yaratan Yüce Allah, düşmanların en yamanıdır.
Yanından ayrıldığında işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah, fesadı sevmez.
Ona, "Allah'tan sakın!" dendiğinde, gururu kendisini günaha götürür.
Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten cehennem ne kötü yataktır !
 

150.İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeye satar. Allah, kullarına karşı çok acıyan, esirgeyen ve çok şefkatlidir.
Ey iman sahipleri , hepiniz toptan barış içine girin ve barış ile yaşayın.
Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü şeytan, sizin için apaçık bir düşmandır.
 

151.Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir. 
 

152.Onlar, Allah'ın ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür. 


153.Sor İsrailoğullarına, onlara nice açık ayet verdim. Kim Allah'ın nimetini, o kendisine geldikten sonra başka kılığa sokarsa kuşku duymasın ki, Allah'ın azabı pek zorludur. 


154.İğreti/sefil hayat küfre sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar, iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet günü onların tepelerinde olacaktır.
Allah, dilediğini hesapsız bir biçimde rızıklandırır. 
 

155.İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi.
O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitap kendilerine verilmiş olanlardan başkaları değildi.
 

156.Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden, çekişmeye girmiştir. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir. 
 

157.Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, Allah'ın yardımı ne zaman? diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır. 
 

158.Sana, neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi biçimde bilmektedir.
 

159.Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır.
Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz.
Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz.
Allah bilir, siz bilmezsiniz. 
 

160.Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır.
 

161.Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür.
Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kâfir olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. 
 

162.İnanıp hicret eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir. 
 

163.Sana uyuşturucuyu / şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür.
 

164.Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin.
Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. 
 

165. Dünya ve âhiret hakkında sana yetimlerden de soruyorlar, De ki: Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir.
 

166.Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir. 
 

167.Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar evlenmeyin.
Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın, müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle, müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır. Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır. Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki, düşünüp öğüt alabilsinler. 
 

168.Sana âdet halini de sorarlar. De ki: O, insana rahatsızlık veren bir haldir. Hayızlı oldukları sırada kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın. İyice temizlendiklerinde, Allah'ın emrettiği yerden onlara gidin. Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever. 
 

169.Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz şekilde varın.
Öz benlikleriniz için önceden bir şeyler gönderin. Allah'tan sakının ve bilin ki, O'na mutlaka ulaşacaksınız. İman sahiplerine müjde ver. 
 

170.İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah'ı yeminlerinize siper haline getirmeyin.
Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 
 

171.Allah sizi, dil sürçmesi sonucu, lağv/lakırdı olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama Allah sizi kalplerinizin kazandığınızdan hesaba çeker.
Allah Gafûr'dur, çok affeder; Halîm'dir, çok yumuşak davranır. 
 

172.Kadınları hakkında îlâ yapanlar/yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme vardır. Eğer o süre içinde eşlerine dönerlerse Allah bağışlayan, merhamet edendir.  Eğer boşanmaya kesin karar vermişlerse, şüphesiz Allah çok iyi işiten çok iyi bilendir. Boşanmış kadınların kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 
 

173.Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından kaygılanırsanız, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler. Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikâhlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar. 
 

174.Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve hikmeti hatırlayın.
Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. 

 

175.Kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıklarında, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocalarıyla nikâhlanmaları hususunda onlara engel çıkarmayın. Bu, sizin Allah'a ve âhiret gününe inanmış olanınıza verilen öğüttür. Bu sizin için daha isabetli ve daha temizdir. Allah bilir ama siz bilmezsiniz. 

 

176.Anneler çocuklarını -emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler için- tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceklerini ve giyeceklerini örfe uygun biçimde hazırlamak çocuğun babasına aittir. Hiçbir benlik yaratılış kapasitesi dışında bir şeyle yükümlü tutulamaz. Anne çocuğu yüzünden, çocuğun babası da kendi çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçı için de aynı ilke uygulanır. Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak belirlediğiniz ücreti güzelce teslim etmek şartıyla, bunu yapmanızda bir günah yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı en iyi biçimde görmektedir. 
 

177.İçinizden ölüp de geriye zevceler bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberdardır. 
 

178. İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle bir şeyi içinizde saklamanızda sizin için hiçbir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikâhı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki, Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O'ndan sakının. Ve bilin ki, Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır. 
 

179.Kendilerine dokunmadan veya onlar için herhangi bir mehir belirlemeden kadınları boşamanızda sizin için günah yoktur. Ancak onları nimetlendirin. İmkânları geniş olan kendi gücünde yapar bunu, imkânları sınırlı olan da kendi gücünde yapar. Örfe uygun bir nimetlendirme... Güzel düşünüp güzel davrananlar üzerine bir borç bir mehir belirlemişseniz ve kadınları hiç dokunmadan boşamışsanız, kesiştiğiniz mehirin yarısını verin. Ancak kadınların vazgeçmesi ile, nikâh bağı elinde bulunan erkeğin durumu müstesna. Erkekler olarak sizin vazgeçmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkârlık farkını unutmayın. Allah, yapmakta olduklarını en iyi şekilde görmektedir. 
 

180.Namazları/duaları ve orta namazı/orta duayı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin. Bir korku ve endişe duyarsanız yürüyerek veya binek üzerinde kılın. Güvene kavuştuğunuzda bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin. 
 

181.İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa, onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları yüzünden size bir günah yoktur. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 
 

182.Boşanmış kadınlar için örfe uygun bir geçim imkânı sağlanması Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.  Aklınızı işletmeniz ümidiyle Allah, ayetlerini size işte böyle açıklıyor. 
 

183.Ölüm korkusuyla binlerce kişi halinde yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "Ölün!" dedi de sonra onları diriltti. Şu bir gerçek ki Allah, insanlara karşı çok lütufkârdır. Fakat insanların çokları şükretmezler.  Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir. 
 

184.Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz. 
 

185.Mûsa'dan sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir peygambere şöyle demişlerdi: Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım. Peygamber dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak? Dediler ki: Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız?Yurtlarımızdan çıkarıldık, oğullarımızdan uzak düşürüldük. Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir. 
 

186.Peygamberleri onlara dedi ki: Allah, Tâlût'u size kral gönderdi. Şöyle konuştular: O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir. Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir. 
 

187.Nebileri onlara şöyle söyledi: Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır. 
 

188.Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka. Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur. Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. 
 

189.Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında şöyle yakardılar: Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı yere sağlam bastır. Ve küfre sapanlara karşı bize yardım et.
 

190.Nihayet Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Ve Dâvûd Câlût'u öldürdü. Ve Allah, Dâvûd'a mülk/saltanat ve hikmet verdi. Ve ona dilediği şeylerden öğretti. Eğer Allah'ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah âlemlere karşı çok lütufkârdır. 
İşte bunlar Allah'ın ayetleri. Onları sana hak olarak okuyoruz.
Yemin olsun ki sen, gönderilen elçilerdensin. 
 

191.İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhul-kudüs'le güçlendirdik. Allah dileseydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor. 
 

192.Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. 
 

193.Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır. 
 

194.Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir. 
 

195.Allah, iman sahiplerinin Velî'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tâğuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre kalacaklardır onlar. 
 

196.Allah'ın kendisine mülk ve saltanat verdiğini iddia ederek/Allah kendisine mülk- saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir!" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 
 

197.Ya şu kişi gibisini görmedin mi? Çatıları çökmüş, duvarları-damları yere inmiş bir kente uğramıştı da şöyle demişti: "Allah şurayı ölümünden sonra nasıl hayata kavuşturacak?" Bunun üzerine Allah, o kişiyi yüz yıllık bir süre için öldürmüş, sonra diriltmişti. "Ne kadar bekledin?" demişti. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar bekledim." dedi. "Hayır, dedi, aksine sen, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak! Henüz bozulmamış. Eşeğine bak! Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum.
 

198.Hani, İbrahim de şöyle yakarmıştı: Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri? İnanmadın mı? diye sordu. İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için .Allah dedi ki: Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındırıp alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır.
Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. 
 

199.Mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların durumu, yerden, her başağında yüz dane bulunan yedi başak çıkarmış bir daneye benzer. Ve Allah, dilediği kişi için daha da arttırır. Allah Vâsi'dir, yaratışını ve yarattıklarını genişletir; Alîm'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir. 
 

200.Mallarını Allah yolunda harcayıp sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. 
 

201.Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Halîm'dir, hoşgörüsüne sınır yoktur. 
 

202.Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. 
 

203.Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve öz benliklerindekini kökleştirmek için infakta bulunanlara gelince, onların durumu kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki kat veren bir bahçenin durumuna benzer. Böyle bir bahçeye bol yağmur düşmese de bir çisinti, bir nem bile yetişir. Allah, yapmakta olduklarınızı tam bir biçimde görmektedir. 
 

204.Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinden her tür meyvesi olan, hurmalardan, üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşünebilesiniz. 
 

205.Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över. 
 

206.Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size görünür görünmez çirkinliklere sürükler, Allah ise size kendisinden bir bağışlanma ve lütüf vaat eder. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir. 
 

207.O, hikmeti dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz. 
 

208.Hayır olarak harcadığınız, adak olarak adadığınız her şeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır. 
 

209.Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır. 
 

210.Onların iyiyi ve güzeli bulmaları, senin üzerine bir borç değildir. Tam aksine, dilediğini/dileyeni iyiye ve güzele kılavuzlayan Allah'tır. Nimet ve imkândan başkalarına bağışladığınız, esasında sizin öz benlikleriniz lehinedir. Allah'ın yüzünü arzulama dışında bir şey için infak etmiyorsunuz. İnfak ettiğiniz her nimet size tam bir biçimde geri verilir. Ve siz, asla zulme uğratılmazsınız. 
 

211.İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir. 
 

212.Mallarını; gece ve gündüz, gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Korku yoktur onlar için; tasalanmayacaklardır onlar. 
 

213.O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, Alış-veriş de riba gibidir. demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada. 
 

214.Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez. 
 

215.İman edip barışa/hayra yönelik değerler üreten, namazı/duayı yerine getiren, zekâtı verenler için Rableri katında kendilerine özgü ödülleri vardır. Korku yoktur onlar için. Tasalanmayacaklardır onlar... 
 

216.Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. Eğer bunu yapmazsanız, Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan. 
 

217.Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. 
 

218.Korkun o günden ki, onda Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra her benliğe kazanmış olduğu tam bir biçimde verilecektir. Onlar hiçbir zulme uğratılmayacaklardır. 
 

219.Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. 
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir. 
 

220.Göklerdekiler ve yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter. 
 

221.Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır. 
 

222.Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir.
 

223.Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme.
Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım et bize!