MEKSİKA UYUŞTURUCU, ABD SİLAH SATIYOR

09.11.2021 - 13:44, Güncelleme: 14.02.2024 - 06:37 1514+ kez okundu.
 

MEKSİKA UYUŞTURUCU, ABD SİLAH SATIYOR

Dünyanın en güzel kumsallarına, turistik bölgelerine sahip olan Meksika'da suç kartelleri tatil bölgelerini savaş alanına çeviriyor. Son haftalarda Tulum ve Cancun’da peşi sıra yaşanan silahlı saldırılarda, iki turist hayatını kaybetti. Covid-19 pandemisi ve ABD'nin yeni sınır politikaları nedeniyle zor günler geçiren karteller, yeni rotalar ve pazarlar için amansızca birbirleriyle savaşıyor. Pablo Escobar ve 'El Chapo' Guzman'ın mirasını devralan kartellerin kanlı bilançosu...

Latin Amerika’nın kısa tarihi askeri darbeler, toplumsal ayaklanmalar, ekonomik krizler, yoksulluk ve suçla şekilleniyor. ABD’nin “arka bahçesi” olarak görülen, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının merkezi haline gelen Meksika’da uyuşturucu kartelleri arasında yaşanan çatışmalarda her yıl yüzlerce sivil hayatını kaybediyor. Geçtiğimiz haftalarda, Meksika’nın güneydoğusunda bulunan Quintana Roo eyaletine bağlı Tulum ve Cancun’da peşi sıra yaşananlar, uyuşturucu kartelleri arasındaki çatışmanın yeniden büyümeye başladığını gösteriyor.   Pek çoğumuzun Narcos ve Narcos: Meksika dizileri ile zihinlerimize kazınan, Kolombiyalı Pablo Escobar ve Meksikalı Joaquín Archivaldo Guzman Loera (El Chapo) ile cisimleşen uyuşturucu kartelleri, 2006’dan bu yana güvenlik güçleriyle ve rakip çetelerle savaş halinde.    İlk olarak, Quintana Roo eyaletine bağlı Tulum'un güneyindeki tatil bölgesi Riviera Maya’da bulunan popüler restoran La Malquerida’da iki rakip çete arasında çıkan çatışmada, Alman ve Hindistan uyruklu iki kadın turist vurularak hayatını kaybetti. Çatışmada ayrıca üç kişi de yaralandı. 2017’den bu yana yükselerek devam eden çete savaları bu cinayetle birlikte dünya kamuoyuna yansıdı.   Her şey kartel lideri ve eşinin hastanede öldürülmesiyle başladı Turizm cenneti nasıl kan gölüne döndü Son aylarda, Riviera Maya’da bulunan otellerin bulunduğu bölgede peş peşe yaşanan saldırıların ardından güvenlik güçleri plajlarda devriye geziyor... ‘ORTADA BİR YANGIN VARSA KİMSE GÜVENDE OLAMAZ’ Meksika’da yayın yapan La Reforma, bu yılın başlarında yayımladığı bir raporda, Riviera Maya'da en az beş kartelin faaliyet gösterdiğini ve yalnızca Tulum'daki şiddet suçlarının 2019'dan bu yana yüzde 783 arttığını açıkladı. Bu saldırıdan sonra Cancun’un hemen güneyinde bulunan Puerto Morelos’da benzer bir olay meydana geldi. Hyatt Ziva otelinde, yaklaşık 15 kişinin bulunduğu iki rakip çete arasında çıkan çatışmada 2 kişi hayatını kaybetti. Eyalet Polis müdürü ise yaşanan olayın ardından, “Yanlış zamanda ve yanlış yerdeydiler. İki çete arasında başlayan çatışmanın ortasında kaldılar. Yaşananlar bizim için nadir görülen veya olağandışı şeyler değil; ortada bir yangın varsa, kimse güvende olamaz” açıklamasını yaparak, bölgedeki kartellerin yarattığı yıkıma dikkat çekti.   Suçlulardan birinin yakalandığını söyleyen Polis müdürü, başka bir tutuklama yapılmasının pek mümkün olmadığını da ekledi. "Biz ne kadar çabalasak da, çeteler üyelerini başka noktalara kaydıracak ve bu rekabet uzun bir süre daha devam edecek" diyen Polis şefi, "Turizm merkezlerinin hedef alınmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Bu bölge, kartellerin önemli kaçakçılık rotalarından biri olma özelliği taşıyor" ifadesini kullandı   'TURİZM BÖLGELERİ PARANIN AKLANDIĞI YERLER' Peki ama uyuşturucu kartelleri neden turistlerin yoğun bulunduğu bölgeleri hedef haline getiriyor? Bu sorunun cevabını arayan Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin (DEA) eski uluslararası operasyonlar şefi Mike Vigil, ABD sınırında yaşanan son düzenlemeler nedeniyle, Riviera Maya bölgesinin karteller tarafından oldukça cazip bir bölge haline geldiğini belirtiyor. Mike Vigil, güvenlik güçlerinin bölgede kontrolü ele alamaması nedeniyle Yucatán Yarımadası’nın büyük bir bölümünün kartellerin kontrolüne geçtiğini söylüyor.   Bölgeye akın etmeyi sürdüren turistlerin uyuşturucu satıcıları için önemli bir pazar haline geldiğini belirten Virgil, “Karteller, ekonomik olarak nüfus alanını genişletmek ve uyuşturucu trafiğini kontrol etmek için turistik bölgeleri ellerinde bulundurmak istiyor” diyor ve farklı ülkelerden gelen birçok insanın uyuşturucu trafiğini maskelemek için oldukça önemi olduğunu belirtiyor. “Oteller ve bölgedeki diğer işletmeler kaçak malların gizlenmesi, taşınması ve para aklanması için oldukça cazip alanlar” diyen eski DEA şefi, kartellerin kıtanın orta ve güney belgelerinde gizli uçak pistleri ve deniz yolları bulunduğunu açıklıyor. Vigil, “Covid-19 nedeniyle sınırların kapatılması ve ABD'nin göçmenlere yönelik baskısı nedeniyle, uyuşturucu ticaretinin güneye Quintana Roo'ya kaymasına neden oldu” ifadesini kullanıyor.   TURİZM MERKEZLERİ, UZAK DURULMASI GEREKEN YERLER HALİNE GELDİ Meksika’da bulunan güvenlik firması C/O Futures araştırma ve analiz direktörü Dr. Robert J. Bunker ise Tulum’un bir tür “yılan yuvası” haline geldiğini belirtiyor. Jalisco Yeni Nesil (CJNG) ve Sinaloa Karteli’nin bölgede aktif rol oynadığını söyleyen Bunker, bir dönem güçlü olan fakat bugün parçalanmış halde bulunan kartellerin bölgede bulunduğunu, yeraltı faaliyetlerinden gelen gelir kaynakları için birbirleriyle çatıştıklarını ifade ediyor. Küçük çetelerin gasp, fuhuş, adam kaçırma ve yerel uyuşturucu trafiği için çatıştıklarını söyleyen Bunker, karteller tarafından Kolombiya ve Venezuela tarafından getirilen ve sisteme sokulan uyuşturucunun küçük çeteler eliyle iç pazarda dağıtıma girdiğini belirtiyor.   Bunker ayrıca, yaşanan çatışmalar nedeniyle turistlerin bölgeden uzaklaşmaya başlasa da ticaretin aksamadan devam edeceğini söylüyor. “Yaşanan çatışmalar yerel uyuşturucu ticaretini olumsuz etkiliyor. Çünkü hiçbir turist, sorunlu bir bölgede tatil yapmak istemiyor. Bu durum da turizm bölgelerinden gelen kayıt dışı gelirlerin düşmesine neden oluyor” diyen güvenlik uzmanı sözlerine şu keilde devam ediyor:   “Unutmayın, bir zamanlar Acapulco sahilleri Meksika’nın en popüler turizm merkezlerinden biriydi. Bugün ise kartel şiddeti nedeniyle uzak durulan bir mekân haline geldi. Aynı tehlike Maya Rivierası gibi diğer bir turistik bölge için de geçerli."   EL PANÇO'NUN ÖLDÜRÜLMESİYLE SAVAŞ BÜYÜDÜ Bölgede yaşanan rekabetin aktif bir savaşa dönüşmesine neden olan olay, 2018 yılında yaşandı. Körfez Karteli'nin lideri olduğu iddia edilen Alfonso Contreras Espinoza (El Panço) uyuşturucu ve silah kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklanmış ancak bacaklarında bulunan eklem rahatsızlıkları nedeniyle, tedavi görmesi için salıverilmiş. El Panço tedavi görmek için eşiyle birlikte gittiği Cancun'da bulunan bir merkezinde dört silahlı saldırgan tarafından öldürülmüş.    Eyalet savcılığı olayın ardından yaptığı açıklamada, dört saldırganın hastane görevlilerini etkisiz hale getirip Contreras Espinoza'nın bulunduğu bölgeye girdiklerini, El Panço ve eşinin kaçma girişimi sırasında öldürüldüğünü söylüyor. Olayın ardında, diğer kartellere yönelik aşırı şiddet eylemelerine girişen CJNG'nin olabileceği üzerinde durulmuş.   Bu olayın ardından, Meksika'nın popüler tatil bölgesi Acapulco’da yoğun çatışmalar meydana geldi. Ardından, ülkenin batısındaki Baja California yarımadasında bulunan Los Cabos yakınlarındaki köprülere altı çete üyesinin cansız bedenleri asıldı. Muhteşem doğası ve plajlarıyla göz dolduran bu bölge, yaşanan çatışmaların ardından artık dünyanın en tehlikeli şehri olarak görülüyor. Bu yıl Tulum ve Cancun’da benzer bir tablo söz konusuydu. Turistler başta olmak üzere pek çok insan bölgede artan saldırılardan etkilendi. Temmuz ayında Amerikalı bir itfaiyeci tatil yaptığı otelden kaçırıldı ve öldürüldü; Haziran ayında botlarla plaja yaklaşan çete üyeleri tarafından açılan ateş sonucunda iki kişi hayatını kaybetti, bir Amerikalı turist ise yaralandı. Ağustos ayında ise bir avukat hukuk bürosunun önünde infaz edildi.     ESCOBAR'DAN MEKSİKA'YA... Geçtiğimiz hafta Narcos Mexico’nun üçüncü sezonu yayımlandı. Gerçek olaylardan yola çıkan dizinin ilk iki sezonunda, 1980-1990 arasında Meksika'da ortaya çıkan küçük çetelerin hikayeleri konu alınıyor. Özellikle, küçük grupları bir araya getiren ve uyuşturucu ticaretini merkezileştiren isim olan Guadalajara Karteli Miguel Angel Felix Gallardo’yu merkeze alan dizi, devlet, kartel ve siyaset üçgeni üzerinden ortaya çıkan narko-terörü gözler önüne getiriyor. Dizi, bugün hala varlığını sürdüren ve devletle savaş halinde olan kartellerin gelişimini anlamak için önemli ipuçları sunuyor. Meksika'da, uyuşturucu ticaretinin kökeni 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına uzanıyor. Özellikle Sinaloa, Guerrero, Durango, Michoacan ve Chihuahua eyaletlerinde yetiştirilen esrar ve haşhaştan üretilen uyuşturucu 1970’lere kadar ilkel metotlarla piyasaya sürülürken, bu tarihten sonra hızlı bir yükseliş gösteriyor. Pablo Escobar’ın hayatını konu alan ilk Narcos dizisi, "ikonik" uyuşturucu patronunun Latin Amarika'yı uyuşturucu merkezi haline getirmesinin ve kaçakçılığı yerelden küresele dönüştürmesinin hikâyesiydi. 80’li yılların sonlarına doğru Escobar, Kolombiya’da adeta bir imparatorluk kurmuştu. Ölümüyle birlikte ise bu imparatorluk yerle bir oldu. ABD'nin uyuşturucuyla mücadele için Orta Amerika'yı hedef almış olması, kaçakçılık rotalarının değişmesine yol açtı. Bu gelişmeyle birlikte, Meksikalı karteller uyuşturucu pazarında “ana üretici” haline geldi ve yeni bir merkez oluşturdu. Her şey kartel lideri ve eşinin hastanede öldürülmesiyle başladı Turizm cenneti nasıl kan gölüne döndü Narcos Mexico dizisinin 2. sezonunda Guadalajara Karteli Miguel Angel Felix Gallardo'yu canlandıran Diego Luna. MEKSİKA UYUŞTURUCU, ABD SİLAH SATIYOR 1990’lara gelindiğinde ise, başta Tijuana karteli olmak üzere, Los Zetas, Amado Carrillo Fuentes, Gulf, Michoacana Ailesi, Beltran-Leyva ve Sinaloa karteliyle birlikte, "uluslararası" uyuşturucu kaçakçılığının merkezi oldu. Fakat  hiçbir kartel üzerinde ortaklaştıkları mutabakata uymadı. Bugün de suç örgütleri arasında hiç bitmeyen bir çekişme mevcut.  Eski ABD başkanı Ronald Reagan'ın 1980’lerde kartellere yönelik başlattığı ve "kutsal savaş" olarak gördüğü operasyonlar, uyuşturucu ticaretini bitirmek şöyle dursun pazarın büyümesine yol açtı. Göreve gelen her ABD başkanı bu kutsal görevi yerine getireceğini söylese de başaramadı. Bunun da nedeni, kartellerin güçlü siyasi bağlantıları olması ve ABD uyuşturucu pazarındaki yüksek talebin varlığı. 1929’dan 2000’e kadar Meksika’nın siyasal hayatını şekillendiren, liberal politikaları hayata geçiren ve merkezde yer alan Kurumsal Devrimci Parti (PRI), narko-terörden gelen parayla finanse edilen ve “satın alınabilen” bir iktidar partisiydi. 1980'li yıllarda patlak veren “dış borç krizi” ve kartellerin finansal desteğini PRI'dan çekmesi sonucunda, parti iktidardan düştü ve o dönem tüm kontrol kartellerin eline geçti. 71 yıllık PRI iktidarının ardından 2000 seçimlerinde başa gelen Vicente Fox dönemi ise bir kaos dönemiydi. Uyuşturucu baronlarından Joaquin "El Chapo" Guzman'ın hapishaneden kaçışı ve Sinaloa Karteli'ni uluslararası suç örgütü haline getirişi de bu döneme denk gelir.   OPERASYONUN BİLANÇOSU: 300 BİN KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ Sinaloa Karteli'nin açmış olduğu yoldan ilerleyen diğer karteller, dünyanın en çok uyuşturucu tüketen ülkeler sıralamasında başı çeken ABD'ye yıllık 500 milyar dolarlık bir uyuşturucu ihracatı yapıyor. ABD ise buna paralel olarak, Meksika'ya büyük oranlarda silah ihracatı yapıyor. İllegal ihracat ve ithalatın bu derece iç içe geçtiği bir yapıda suç imparatorluklarının sonunun gelmesi bir hayli zor. 2006’da iktidara gelen Milli Hareket Partisi’nden (PAN) Felipe Calderon'un kartellere yönelik savaş bugün halen devam ediyor. O günden bugüne, yaklaşık 300 bin insanın hayatını kaybettiği Meksika’da 40 bin kişinin de kayıp olduğu bildiriliyor. Fakat son yıllarda bu rakamlar hızla yükselmeye başladı. Sadece 2018 yılında uyuşturucu kartelleriyle eliyle 35 bin 964 cinayet işlendiği ve bu rakamların her geçen yıl arttığı belirtiliyor. Kartellerin siyasi cinayetlerin de bir numaralı faillerinden. 2018 yılı başkanlık seçimleri döneminde karteller, 130 politikacıyı ve milletvekili adayının ölümünden sorumlu tutuluyor. BBC’nin haberine göre, ABD Alkol, Tütün, Ateşli Silahlar ve Patlayıcı Maddeler Bürosu (ATF) 2014 ve 2018 yılları arasında Meksika’da ele geçirilen ateşli silahların yüzde 70’inin ABD’den geldiğini tespit ettiğini raporlamış. Kaçırılan silahların izini süren ATF, sadece 2019 yılında işlenen 17 bin cinayette bu silahların kullanıldığını tespit etmiş.   CJNG VE SİNALOA ARASINDA BÜYÜK BİR REKABET VAR Meksika’da büyük kartellerin sayısı değişkenlik gösteriyor. 2007’de 8; 2010’da 12; 2012’de 16 kartel tespit edilirken bugün 7 büyük kartel olduğu biliniyor. Bugün var olan tabloda, ülkenin en büyük iki karteli Jalisco Yeni Nesil (CJNG) ve Sinaloa Karteli arasında büyük bir rekabet sürüyor. Meksika’nın “geleneksel” karteli Sinaloa'dan 2011 yılında ayrılan Jalisco Yeni Nesil, 32 eyaletin 27'sinde varlık gösteriyor ve ülkenin en büyük karteli olarak görülüyor. Sinaloa karteli ise Joaquin "El Chapo" Guzman’ın oğulları Ivan Archivaldo, Jesus Alfredo, Ovidio Guzman Lopez ve diğer baronlar tarafından yönetiliyor. Kartel, Sinaloa, Durango, Sonora Baja California ve Chihuahua başta olmak üzere 17 eyaletinde suç faaliyetlerini yürütüyor.   EL CHAPO'NUN OĞLUNU SERBEST BIRAKMAK ZORUNDA KALDILAR Sinaloa karteli son yıllarda CJNG'ye karşı gerilemiş gözükse de, birkaç gün önce Ovidio Lopez’in polisin düzenlediği operasyonla Culiacan kentinde, yakalanmasının ardından yaşananlar örgütün hala çok tehlikeli olduğunu kanıtlıyor. El Chapo'nun oğullarından Lopez'in yakalanmasının ardından kartel bölgeyi savaş alanına çevirdi. Bu yıkıcı güç karşısında, hükümet yetkilileri Ovidio Lopez’in yakalandıktan kısa bir süre sonra serbest bırakmak zorunda kaldı. Jalisco Yeni Nesil ve Sinaloa Karteli sonrasında gelen başlıca karteller arasında, Tulum ve Cancun’da yaşanan çatışmaların yaşandığı Quintana Roo eyaletlerinde Golfo Karteli; Michoacana eyaletinde Michoacana Ailesi, Baja California eyaletinde Tijuana Karteli; Morelos, Nayarit ve Sinaloa eyaletlerinde Los Beltran Leyva Karteli; Chihuahua eyaletinde ise Juarez Karteli yer alıyor. KARTELLERİN STATÜKOYA KARŞI SAVAŞTIĞI DÜŞÜNÜLÜYOR Karteller tüm bu yıkıma rağmen yoksul halk arasında önemli ölçüde kabul görüyor. Kamu otoritesini kabul etmeyen, kendi kanunlarıyla bulundukları bölgeleri yöneten kartellerin kendine özgü farklı ideolojik ve kültürel yönelimleri bulunuyor. Bu nedenlerden ötürü, halk kartelleri kendilerini temsil eden veya “statüko” ile savaş halinde olan figürler olarak benimsiyor. En önemlisi ise yoksul ve eğitim alamayan bir halk için kartellere sınıfsal bir yakınlık duyuluyor; rol model alınıyor. Escobar ve El Chapo bunun en açık örneği. Eğitim ve istihdam oranlarının çok düşük olduğu ülkede milyonlarca genç, bu örgütler nedeniyle suçla çok erken yaşta tanışıyor. Kamu otoritesinin olmadığı ve en önemlisi “cezasızlığın” hüküm sürdüğü ülkede, her kartelin kendine özgü bir adalet anlayışı ve cezalandırma yöntemi var.
Dünyanın en güzel kumsallarına, turistik bölgelerine sahip olan Meksika'da suç kartelleri tatil bölgelerini savaş alanına çeviriyor. Son haftalarda Tulum ve Cancun’da peşi sıra yaşanan silahlı saldırılarda, iki turist hayatını kaybetti. Covid-19 pandemisi ve ABD'nin yeni sınır politikaları nedeniyle zor günler geçiren karteller, yeni rotalar ve pazarlar için amansızca birbirleriyle savaşıyor. Pablo Escobar ve 'El Chapo' Guzman'ın mirasını devralan kartellerin kanlı bilançosu...

Latin Amerika’nın kısa tarihi askeri darbeler, toplumsal ayaklanmalar, ekonomik krizler, yoksulluk ve suçla şekilleniyor. ABD’nin “arka bahçesi” olarak görülen, uyuşturucu ve silah kaçakçılığının merkezi haline gelen Meksika’da uyuşturucu kartelleri arasında yaşanan çatışmalarda her yıl yüzlerce sivil hayatını kaybediyor. Geçtiğimiz haftalarda, Meksika’nın güneydoğusunda bulunan Quintana Roo eyaletine bağlı Tulum ve Cancun’da peşi sıra yaşananlar, uyuşturucu kartelleri arasındaki çatışmanın yeniden büyümeye başladığını gösteriyor.

 

Pek çoğumuzun Narcos ve Narcos: Meksika dizileri ile zihinlerimize kazınan, Kolombiyalı Pablo Escobar ve Meksikalı Joaquín Archivaldo Guzman Loera (El Chapo) ile cisimleşen uyuşturucu kartelleri, 2006’dan bu yana güvenlik güçleriyle ve rakip çetelerle savaş halinde. 

 

İlk olarak, Quintana Roo eyaletine bağlı Tulum'un güneyindeki tatil bölgesi Riviera Maya’da bulunan popüler restoran La Malquerida’da iki rakip çete arasında çıkan çatışmada, Alman ve Hindistan uyruklu iki kadın turist vurularak hayatını kaybetti. Çatışmada ayrıca üç kişi de yaralandı. 2017’den bu yana yükselerek devam eden çete savaları bu cinayetle birlikte dünya kamuoyuna yansıdı.

 

Her şey kartel lideri ve eşinin hastanede öldürülmesiyle başladı Turizm cenneti nasıl kan gölüne döndü
Son aylarda, Riviera Maya’da bulunan otellerin bulunduğu bölgede peş peşe yaşanan saldırıların ardından güvenlik güçleri plajlarda devriye geziyor...


‘ORTADA BİR YANGIN VARSA KİMSE GÜVENDE OLAMAZ’

Meksika’da yayın yapan La Reforma, bu yılın başlarında yayımladığı bir raporda, Riviera Maya'da en az beş kartelin faaliyet gösterdiğini ve yalnızca Tulum'daki şiddet suçlarının 2019'dan bu yana yüzde 783 arttığını açıkladı. Bu saldırıdan sonra Cancun’un hemen güneyinde bulunan Puerto Morelos’da benzer bir olay meydana geldi. Hyatt Ziva otelinde, yaklaşık 15 kişinin bulunduğu iki rakip çete arasında çıkan çatışmada 2 kişi hayatını kaybetti.


Eyalet Polis müdürü ise yaşanan olayın ardından, “Yanlış zamanda ve yanlış yerdeydiler. İki çete arasında başlayan çatışmanın ortasında kaldılar. Yaşananlar bizim için nadir görülen veya olağandışı şeyler değil; ortada bir yangın varsa, kimse güvende olamaz” açıklamasını yaparak, bölgedeki kartellerin yarattığı yıkıma dikkat çekti.

 

Suçlulardan birinin yakalandığını söyleyen Polis müdürü, başka bir tutuklama yapılmasının pek mümkün olmadığını da ekledi. "Biz ne kadar çabalasak da, çeteler üyelerini başka noktalara kaydıracak ve bu rekabet uzun bir süre daha devam edecek" diyen Polis şefi, "Turizm merkezlerinin hedef alınmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Bu bölge, kartellerin önemli kaçakçılık rotalarından biri olma özelliği taşıyor" ifadesini kullandı

 

'TURİZM BÖLGELERİ PARANIN AKLANDIĞI YERLER'

Peki ama uyuşturucu kartelleri neden turistlerin yoğun bulunduğu bölgeleri hedef haline getiriyor?

Bu sorunun cevabını arayan Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin (DEA) eski uluslararası operasyonlar şefi Mike Vigil, ABD sınırında yaşanan son düzenlemeler nedeniyle, Riviera Maya bölgesinin karteller tarafından oldukça cazip bir bölge haline geldiğini belirtiyor. Mike Vigil, güvenlik güçlerinin bölgede kontrolü ele alamaması nedeniyle Yucatán Yarımadası’nın büyük bir bölümünün kartellerin kontrolüne geçtiğini söylüyor.

 

Bölgeye akın etmeyi sürdüren turistlerin uyuşturucu satıcıları için önemli bir pazar haline geldiğini belirten Virgil, “Karteller, ekonomik olarak nüfus alanını genişletmek ve uyuşturucu trafiğini kontrol etmek için turistik bölgeleri ellerinde bulundurmak istiyor” diyor ve farklı ülkelerden gelen birçok insanın uyuşturucu trafiğini maskelemek için oldukça önemi olduğunu belirtiyor. “Oteller ve bölgedeki diğer işletmeler kaçak malların gizlenmesi, taşınması ve para aklanması için oldukça cazip alanlar” diyen eski DEA şefi, kartellerin kıtanın orta ve güney belgelerinde gizli uçak pistleri ve deniz yolları bulunduğunu açıklıyor.

Vigil, “Covid-19 nedeniyle sınırların kapatılması ve ABD'nin göçmenlere yönelik baskısı nedeniyle, uyuşturucu ticaretinin güneye Quintana Roo'ya kaymasına neden oldu” ifadesini kullanıyor.

 

TURİZM MERKEZLERİ, UZAK DURULMASI GEREKEN YERLER HALİNE GELDİ

Meksika’da bulunan güvenlik firması C/O Futures araştırma ve analiz direktörü Dr. Robert J. Bunker ise Tulum’un bir tür “yılan yuvası” haline geldiğini belirtiyor. Jalisco Yeni Nesil (CJNG) ve Sinaloa Karteli’nin bölgede aktif rol oynadığını söyleyen Bunker, bir dönem güçlü olan fakat bugün parçalanmış halde bulunan kartellerin bölgede bulunduğunu, yeraltı faaliyetlerinden gelen gelir kaynakları için birbirleriyle çatıştıklarını ifade ediyor.


Küçük çetelerin gasp, fuhuş, adam kaçırma ve yerel uyuşturucu trafiği için çatıştıklarını söyleyen Bunker, karteller tarafından Kolombiya ve Venezuela tarafından getirilen ve sisteme sokulan uyuşturucunun küçük çeteler eliyle iç pazarda dağıtıma girdiğini belirtiyor.

 

Bunker ayrıca, yaşanan çatışmalar nedeniyle turistlerin bölgeden uzaklaşmaya başlasa da ticaretin aksamadan devam edeceğini söylüyor. “Yaşanan çatışmalar yerel uyuşturucu ticaretini olumsuz etkiliyor. Çünkü hiçbir turist, sorunlu bir bölgede tatil yapmak istemiyor. Bu durum da turizm bölgelerinden gelen kayıt dışı gelirlerin düşmesine neden oluyor” diyen güvenlik uzmanı sözlerine şu keilde devam ediyor:

 

“Unutmayın, bir zamanlar Acapulco sahilleri Meksika’nın en popüler turizm merkezlerinden biriydi. Bugün ise kartel şiddeti nedeniyle uzak durulan bir mekân haline geldi. Aynı tehlike Maya Rivierası gibi diğer bir turistik bölge için de geçerli."

 

EL PANÇO'NUN ÖLDÜRÜLMESİYLE SAVAŞ BÜYÜDÜ

Bölgede yaşanan rekabetin aktif bir savaşa dönüşmesine neden olan olay, 2018 yılında yaşandı. Körfez Karteli'nin lideri olduğu iddia edilen Alfonso Contreras Espinoza (El Panço) uyuşturucu ve silah kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklanmış ancak bacaklarında bulunan eklem rahatsızlıkları nedeniyle, tedavi görmesi için salıverilmiş. El Panço tedavi görmek için eşiyle birlikte gittiği Cancun'da bulunan bir merkezinde dört silahlı saldırgan tarafından öldürülmüş. 

 

Eyalet savcılığı olayın ardından yaptığı açıklamada, dört saldırganın hastane görevlilerini etkisiz hale getirip Contreras Espinoza'nın bulunduğu bölgeye girdiklerini, El Panço ve eşinin kaçma girişimi sırasında öldürüldüğünü söylüyor. Olayın ardında, diğer kartellere yönelik aşırı şiddet eylemelerine girişen CJNG'nin olabileceği üzerinde durulmuş.

 

Bu olayın ardından, Meksika'nın popüler tatil bölgesi Acapulco’da yoğun çatışmalar meydana geldi. Ardından, ülkenin batısındaki Baja California yarımadasında bulunan Los Cabos yakınlarındaki köprülere altı çete üyesinin cansız bedenleri asıldı. Muhteşem doğası ve plajlarıyla göz dolduran bu bölge, yaşanan çatışmaların ardından artık dünyanın en tehlikeli şehri olarak görülüyor.

Bu yıl Tulum ve Cancun’da benzer bir tablo söz konusuydu. Turistler başta olmak üzere pek çok insan bölgede artan saldırılardan etkilendi. Temmuz ayında Amerikalı bir itfaiyeci tatil yaptığı otelden kaçırıldı ve öldürüldü; Haziran ayında botlarla plaja yaklaşan çete üyeleri tarafından açılan ateş sonucunda iki kişi hayatını kaybetti, bir Amerikalı turist ise yaralandı. Ağustos ayında ise bir avukat hukuk bürosunun önünde infaz edildi.  

 

ESCOBAR'DAN MEKSİKA'YA...

Geçtiğimiz hafta Narcos Mexico’nun üçüncü sezonu yayımlandı. Gerçek olaylardan yola çıkan dizinin ilk iki sezonunda, 1980-1990 arasında Meksika'da ortaya çıkan küçük çetelerin hikayeleri konu alınıyor. Özellikle, küçük grupları bir araya getiren ve uyuşturucu ticaretini merkezileştiren isim olan Guadalajara Karteli Miguel Angel Felix Gallardo’yu merkeze alan dizi, devlet, kartel ve siyaset üçgeni üzerinden ortaya çıkan narko-terörü gözler önüne getiriyor. Dizi, bugün hala varlığını sürdüren ve devletle savaş halinde olan kartellerin gelişimini anlamak için önemli ipuçları sunuyor.

Meksika'da, uyuşturucu ticaretinin kökeni 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına uzanıyor. Özellikle Sinaloa, Guerrero, Durango, Michoacan ve Chihuahua eyaletlerinde yetiştirilen esrar ve haşhaştan üretilen uyuşturucu 1970’lere kadar ilkel metotlarla piyasaya sürülürken, bu tarihten sonra hızlı bir yükseliş gösteriyor.

Pablo Escobar’ın hayatını konu alan ilk Narcos dizisi, "ikonik" uyuşturucu patronunun Latin Amarika'yı uyuşturucu merkezi haline getirmesinin ve kaçakçılığı yerelden küresele dönüştürmesinin hikâyesiydi. 80’li yılların sonlarına doğru Escobar, Kolombiya’da adeta bir imparatorluk kurmuştu. Ölümüyle birlikte ise bu imparatorluk yerle bir oldu. ABD'nin uyuşturucuyla mücadele için Orta Amerika'yı hedef almış olması, kaçakçılık rotalarının değişmesine yol açtı. Bu gelişmeyle birlikte, Meksikalı karteller uyuşturucu pazarında “ana üretici” haline geldi ve yeni bir merkez oluşturdu.

Her şey kartel lideri ve eşinin hastanede öldürülmesiyle başladı Turizm cenneti nasıl kan gölüne döndü
Narcos Mexico dizisinin 2. sezonunda Guadalajara Karteli Miguel Angel Felix Gallardo'yu canlandıran Diego Luna.


MEKSİKA UYUŞTURUCU, ABD SİLAH SATIYOR

1990’lara gelindiğinde ise, başta Tijuana karteli olmak üzere, Los Zetas, Amado Carrillo Fuentes, Gulf, Michoacana Ailesi, Beltran-Leyva ve Sinaloa karteliyle birlikte, "uluslararası" uyuşturucu kaçakçılığının merkezi oldu. Fakat  hiçbir kartel üzerinde ortaklaştıkları mutabakata uymadı. Bugün de suç örgütleri arasında hiç bitmeyen bir çekişme mevcut. 

Eski ABD başkanı Ronald Reagan'ın 1980’lerde kartellere yönelik başlattığı ve "kutsal savaş" olarak gördüğü operasyonlar, uyuşturucu ticaretini bitirmek şöyle dursun pazarın büyümesine yol açtı. Göreve gelen her ABD başkanı bu kutsal görevi yerine getireceğini söylese de başaramadı. Bunun da nedeni, kartellerin güçlü siyasi bağlantıları olması ve ABD uyuşturucu pazarındaki yüksek talebin varlığı.

1929’dan 2000’e kadar Meksika’nın siyasal hayatını şekillendiren, liberal politikaları hayata geçiren ve merkezde yer alan Kurumsal Devrimci Parti (PRI), narko-terörden gelen parayla finanse edilen ve “satın alınabilen” bir iktidar partisiydi. 1980'li yıllarda patlak veren “dış borç krizi” ve kartellerin finansal desteğini PRI'dan çekmesi sonucunda, parti iktidardan düştü ve o dönem tüm kontrol kartellerin eline geçti.

71 yıllık PRI iktidarının ardından 2000 seçimlerinde başa gelen Vicente Fox dönemi ise bir kaos dönemiydi. Uyuşturucu baronlarından Joaquin "El Chapo" Guzman'ın hapishaneden kaçışı ve Sinaloa Karteli'ni uluslararası suç örgütü haline getirişi de bu döneme denk gelir.

 

OPERASYONUN BİLANÇOSU: 300 BİN KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ

Sinaloa Karteli'nin açmış olduğu yoldan ilerleyen diğer karteller, dünyanın en çok uyuşturucu tüketen ülkeler sıralamasında başı çeken ABD'ye yıllık 500 milyar dolarlık bir uyuşturucu ihracatı yapıyor. ABD ise buna paralel olarak, Meksika'ya büyük oranlarda silah ihracatı yapıyor. İllegal ihracat ve ithalatın bu derece iç içe geçtiği bir yapıda suç imparatorluklarının sonunun gelmesi bir hayli zor.

2006’da iktidara gelen Milli Hareket Partisi’nden (PAN) Felipe Calderon'un kartellere yönelik savaş bugün halen devam ediyor. O günden bugüne, yaklaşık 300 bin insanın hayatını kaybettiği Meksika’da 40 bin kişinin de kayıp olduğu bildiriliyor. Fakat son yıllarda bu rakamlar hızla yükselmeye başladı. Sadece 2018 yılında uyuşturucu kartelleriyle eliyle 35 bin 964 cinayet işlendiği ve bu rakamların her geçen yıl arttığı belirtiliyor. Kartellerin siyasi cinayetlerin de bir numaralı faillerinden. 2018 yılı başkanlık seçimleri döneminde karteller, 130 politikacıyı ve milletvekili adayının ölümünden sorumlu tutuluyor.

BBC’nin haberine göre, ABD Alkol, Tütün, Ateşli Silahlar ve Patlayıcı Maddeler Bürosu (ATF) 2014 ve 2018 yılları arasında Meksika’da ele geçirilen ateşli silahların yüzde 70’inin ABD’den geldiğini tespit ettiğini raporlamış. Kaçırılan silahların izini süren ATF, sadece 2019 yılında işlenen 17 bin cinayette bu silahların kullanıldığını tespit etmiş.

 

CJNG VE SİNALOA ARASINDA BÜYÜK BİR REKABET VAR

Meksika’da büyük kartellerin sayısı değişkenlik gösteriyor. 2007’de 8; 2010’da 12; 2012’de 16 kartel tespit edilirken bugün 7 büyük kartel olduğu biliniyor.


Bugün var olan tabloda, ülkenin en büyük iki karteli Jalisco Yeni Nesil (CJNG) ve Sinaloa Karteli arasında büyük bir rekabet sürüyor. Meksika’nın “geleneksel” karteli Sinaloa'dan 2011 yılında ayrılan Jalisco Yeni Nesil, 32 eyaletin 27'sinde varlık gösteriyor ve ülkenin en büyük karteli olarak görülüyor.

Sinaloa karteli ise Joaquin "El Chapo" Guzman’ın oğulları Ivan Archivaldo, Jesus Alfredo, Ovidio Guzman Lopez ve diğer baronlar tarafından yönetiliyor. Kartel, Sinaloa, Durango, Sonora Baja California ve Chihuahua başta olmak üzere 17 eyaletinde suç faaliyetlerini yürütüyor.

 

EL CHAPO'NUN OĞLUNU SERBEST BIRAKMAK ZORUNDA KALDILAR

Sinaloa karteli son yıllarda CJNG'ye karşı gerilemiş gözükse de, birkaç gün önce Ovidio Lopez’in polisin düzenlediği operasyonla Culiacan kentinde, yakalanmasının ardından yaşananlar örgütün hala çok tehlikeli olduğunu kanıtlıyor. El Chapo'nun oğullarından Lopez'in yakalanmasının ardından kartel bölgeyi savaş alanına çevirdi. Bu yıkıcı güç karşısında, hükümet yetkilileri Ovidio Lopez’in yakalandıktan kısa bir süre sonra serbest bırakmak zorunda kaldı.


Jalisco Yeni Nesil ve Sinaloa Karteli sonrasında gelen başlıca karteller arasında, Tulum ve Cancun’da yaşanan çatışmaların yaşandığı Quintana Roo eyaletlerinde Golfo Karteli; Michoacana eyaletinde Michoacana Ailesi, Baja California eyaletinde Tijuana Karteli; Morelos, Nayarit ve Sinaloa eyaletlerinde Los Beltran Leyva Karteli; Chihuahua eyaletinde ise Juarez Karteli yer alıyor.


KARTELLERİN STATÜKOYA KARŞI SAVAŞTIĞI DÜŞÜNÜLÜYOR

Karteller tüm bu yıkıma rağmen yoksul halk arasında önemli ölçüde kabul görüyor. Kamu otoritesini kabul etmeyen, kendi kanunlarıyla bulundukları bölgeleri yöneten kartellerin kendine özgü farklı ideolojik ve kültürel yönelimleri bulunuyor. Bu nedenlerden ötürü, halk kartelleri kendilerini temsil eden veya “statüko” ile savaş halinde olan figürler olarak benimsiyor. En önemlisi ise yoksul ve eğitim alamayan bir halk için kartellere sınıfsal bir yakınlık duyuluyor; rol model alınıyor. Escobar ve El Chapo bunun en açık örneği.

Eğitim ve istihdam oranlarının çok düşük olduğu ülkede milyonlarca genç, bu örgütler nedeniyle suçla çok erken yaşta tanışıyor. Kamu otoritesinin olmadığı ve en önemlisi “cezasızlığın” hüküm sürdüğü ülkede, her kartelin kendine özgü bir adalet anlayışı ve cezalandırma yöntemi var.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.